I. Dünya savaşında Ordu Başkomutanlığında Müttefiklerin İskenderun Körfezi’nden bir çıkartma yapacakları endişesi vardı. Bu harekâtın da Kıbrıs üzerinden yapılacağı varsayılıyordu. Gerçi İngilizler, ajanları vasıtasıyla bu söylenceyi İstanbul, Adana, Antalya vb. şehirlerde yayarak Osmanlıların diğer cephelerden kuvvet kaydırmasını sağlamayı amaçlıyorlardı. Bu şartlar altında Kıbrıs’ta neler olup bittiğinin bilinmesi özellikle 4. Kolordu tarafından çok önemli idi. Bu yüzden 1915 yılında Adana’da konuşlandırılan 4. Tayyare Bölüğünden istenen esas görev, Kıbrıs Adasının keşfiydi. Ancak uçakların menzilleri Adana’dan bu iş için yeterli olmadığı için Silifke civarında bir pist ve gerekli alt yapı hazırlanmıştı.
10 Nisan 1916 günü Pilot Üsteğmen Mitat Bey ve Rasıt Alman Başçavuş Drewes, R2 kuyruk numaralı Rumpler B-I tipi uçakla sabah 07.30’da Silifke’den havalandı. Havanın bulutlu olması nedeniyle alçaktan sürdürülen uçuşta önce Doğu Kıbrıs kıyıları üzerinden geçildi. Yialoussa civarındaki bir köyden piyade ateşi açıldı. Uçak yükselerek Magosa’ya yöneldi. Burada olağandışı bir şey görülmeyerek adanın iç kısmına dönen uçucular bulut nedeniyle 300 m’ye alçaldılar. Önce Lefkoşe, ardından Girne’ye döndüler. Girne üzerinde iki posta gemisi ile birkaç yelkenli gemi tespit edildi. Saat 09.45’te geri dönüş rotasında açıkta, bir İngiliz karakol gemisini gördüler. Gemi, üzerine gelen uçağı görünce Kıbrıs’a yöneldi. Ancak kötü hava koşulları nedeniyle pilot takipten vazgeçerek Anadolu kıyısına ulaşınca uygun gördüğü ilk düzlüğe uçağı indirdi.
4 Ağustos 1916 günü Kıbrıs’a ikinci keşif uçuşu gerçekleştirildi. Aynı tip uçak ve aynı ekip yine Silifke meydanından bu kez bomba yüküyle havalandı. 2.400 m. yükseklikten önce adanın güneyine yöneldiler. Larnaka limanında 15 kadar küçük tekne ve açıkta seyir halinde bir şilep vardı. Uçak daha sonra Lefkoşe, Magosa kentleri üzerinde uçtu: Magosa limanında sadece 8 yelkenli gemi görüldü. Ayrıca Kıbrıs’ta askeri yığınaklar ve ordugâh yoktu. Hiçbir askeri hedef görülemediği için taşınan bombalar atılamadan geri getirildi.
Ekim1916’da 4. Tayyare Bölüğünden Karargâha yollanan mesajda uçucu personelden yoksun oldukları bildirilmişti. O sırada Pilot Teğmen Fuat Halim hastalandığı için Adana hastanesinde yatarken bölük komutanı Deniz Pilot Yüzbaşı Hüseyin Sedat ülser hastalığı nedeniyle yatak istirahatli, Rasıt Üsteğmen Hüseyin Bican hastalık nedeniyle istirahatli ve diğer Rasıt Yüzbaşı Mehmet Sadi Bey de başka birliğe atanmıştı. Bu durum üzerine Başkomutanlık Vekâleti, sivil pilot Behçet Beyi bölüğe atamıştı. Ardından Rasıt Üsteğmen Hüseyin Bican da iyileşince, 4.bölük bir uçağı uçurabilme yeteneğine kavuşmuştu.
Kasım ayında 4.Tayyare bölüğünün elindeki iki Rumpler B-I tipi uçaktan, R-2 kuyruk numaralı olanı kullanılmaz hale gelmiş ve uçuşlar bundan sonra sadece R-12 kuyruk numaralı uçakla sürdürecekti.
Sivil Pilot Behçet Bey R-12 kuyruk numaralı Rumpler B-I tipi uçakla 15-16 ve 18 Kasım 1916 günleri Kıbrıs üzerinde keşif uçuşları yaptı. Aynı ekip 1 ve 23 Aralık 1916 günleri ada üzerinde keşif uçuşlarını tekrarlamıştı. Tüm görev sonu raporlarında adada hiçbir olağandışı gelişme ve hazırlık olmadığını belirtmişlerdi.
1917 başında 4. Ordu komutanı Cemal Paşa’nın Başkomutanlık Vekâletine gönderdiği yazıda -günümüz Türkçesiyle- “Kıbrıs üzerinde devamlı olarak yapılmakta olan uçak keşiflerinin deniz uçaklarıyla daha güvenli olacağı anlaşılmıştır. Bundan dolayı derhal Silifke’de bir deniz uçak istasyonu kurulması gerekmektedir. Silifke’ye iki, mümkün değilse bir deniz uçağının gönderilmesini rica ederim” demişti. Bu yazıya Başkomutanlığın verdiği cevap ise: “Şu an elimizde Silifke’de kullanılacak deniz uçağı yoktur. Almanya’ya sipariş edilen 24 uçak geldiğinde, bu isteğiniz üzerine yeterli sayıda uçak belirtilen yere gönderilecektir” denildi. Nitekim bu yazışmalar sonucu 27 Ocak 1917’de 4. Tayyare Bölüğüne İstanbul’dan gelen Albatros B-1 tipi bir uçak katıldı. Ancak bu uçağın menzili Kıbrıs’ın keşfi için yeterli değildi. Dolayısıyla Kıbrıs görevlerine yine tek olan Rumpler B-I tipi uçakla sürdürülecekti.
9 Şubat 1917 günü sivil pilot Behçet Bey ve Rasıt Yüzbaşı Mehmet Sadi Kıbrıs adasına bir keşif uçuşu yaptılar. Görev sonu raporunda herhangi olağandışı durum görülmediği yazılıydı. Daha sonra bir keşif uçuşu yapıldı. Ancak uçak, motor arızası nedeniyle Anadolu kıyısına mecburi iniş yapmış ve hasarlanmıştı. Bu kazadan sonra elde uçak kalmadığı için bir süre Kıbrıs’a uçuş yapılamamış, arızalı uçak İstanbul’a gönderilmiştir.
17 Mart ve 23 Mayıs 1917 günleri Pilot Behçet Bey ve Rasıt Üsteğmen Hüseyin Bican, yeni gelen ve daha güçlü Albatros AK-51 uçağı ile Kıbrıs’a keşif uçuşları yaptılar. Bu uçuşlarda da adada herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşıldı.
16 Haziran 1917’de pilot Behçet Bey ve birliğe yeni katılan Rasıt Teğmen Sıtkı Tanman yine Kıbrıs’a keşif uçuşu yaptılar. 2.000-3.000 m. yükseklikten fotoğraflar çekip, görev sonu raporlarında adada herhangi bir anormallik olmadığını belirttiler.
5 Temmuz 1917 günü pilot Behçet Bey ve Rasıt Teğmen Hüseyin Bican sabah Albatros AK-51 uçağı ile Silifke’den havalanarak Kıbrıs üzerinde keşif uçuşu yaptılar. 3.5 saatlik uçuşta Lefkoşe’de herhangi askeri birlik tespit edemediler. Girne, Magosa ve Larnaka limanlarında bulunan sivil gemilerin resimlerini çektiler.
5 Ekim 1917 günü bölüğe yeni atanan Avusturyalı Pilot Onbaşı Max Suchin ve Rasıt Teğmen Sıtkı Tanman, Kıbrıs’a keşif görevi için Silifke’den havalandılar. Uçucular limanlarda hiçbir askeri ve nakliye gemisi ile askeri yığınak görmediklerini görev sonu raporlarında belirttiler. Ayrıca çektikleri fotoğrafları kolordu komutanına gönderdiler.
9-11 Ekim’de Adana’nın İngiliz uçaklarınca bombalanması üzerine kolordu komutanının ısrarla isteğiyle 16 Ekim 1917’de Kıbrıs bir kez daha havadan keşfedildi. Ancak Ada’da anormal bir durum görülmezken, her üç limanda sadece az sayıda ticaret gemisi bulunmaktaydı.
17 Ekim 1917 akşamüstü iki yabancı uçak, Kıbrıs istikametinden gelerek Silifke Meydanı üzerinde bir tur atarak doğuya uzaklaştılar. Gece nedeniyle mukabelede bulunamayan 4. Tayyare Bölük Komutanı ve pilot, meraktan sabahın erken saatinde Albatros AK-51 uçağıyla derhal havalanarak Kıbrıs’a keşif görevine çıktılar. Uçucular artık Kıbrıs’ı çok iyi bildikleri için enine-boyuna adada düşman kuvvetlerinin konuşlanabileceği her yeri dikkatle gözden geçirdiler. Limanların hepsi kontrol edildikten sonra Silifke’ye dönerek uçucular görev sonu raporunda olağandışı hiçbir şey olmadığını belirttiler. Aslında durum sonradan anlaşıldı: Kolordu komutanı Türkler’in adada yaptığı keşif uçuşlarına güvenmemesi nedeniyle, Almanların 302. Paşa bölüğüne ait iki uçağın da Kıbrıs’ta keşif yapmasını istemişti! 4. Tayyare Bölüğünün durumdan haberdar olmaması yanlış değerlendirme sonucu Alman uçaklarının düşman varsayımını getirmişti… Alman uçucuların da raporlarında adada hiçbir askeri hazırlık olmadığı yönünde olması sonucunda komutanlar rahatlamışlardı...
31 Ekim 1917 günü Pilot Fuat Halim ve Rasıt Hüseyin Mazlum Beyler Kıbrıs’a keşif uçuşu yaptılar. Herhangi olağandışı bir durum olmadığını rapor ettiler.
Silifke’den Kıbrıs’a son keşif uçuşu 13 Kasım 1917’de yapıldı: Pilot Onbaşı Max Suchin ve Rasıt Teğmen Sıtkı Tanman da görev sonu raporlarını tıpkı öncekiler gibi herhangi bir değişiklik olmadığı yolunda verdiler.
Aynı günlerde Mersin’e Alman Deniz Uçak Müfrezesi geldi. Artık Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ın hava keşiflerini bu birlik yapacaktı. Alman birliğinde Sablatnig SF-5 tipi deniz uçakları vardı. Daha sonra birliğe Friedrichshafen F-33 tipi deniz uçakları da katılacaktı. 4. Tayyare Bölüğü ise Filistin’e intikal edecekti.
Kasım 1917’de Kıbrıs’a keşif uçuşu yapan Alman deniz uçağı dönüşte benzini bittiği için kıyıya mecburi iniş yaptı. Kıyı nöbetçileri başlangıçta uçak ve ekibi, İngilizlere ait zannetmesine rağmen sonradan Alman uçucuları tanıyınca, gerekli benzin temin edilerek uçağın birliğine dönüşü sağlandı.
1918 yılında Alman Müfrezesi Kıbrıs üzerinde keşif-karakol uçuşlarını sürdürmüşlerdi. Osmanlı Ordusu Genelkurmay Başkanı Alman General Von Seekt’in yayımladığı 21 Ekim 1918 tarihli genelgesine göre Alman personelin bir araya toplanarak geriye dönüş hazırlıklarını yapmalarını emretmişti. Mersin’deki Almanların bir kısmı Sivastopol, diğerleri de İstanbul üzerinden anavatanlarına dönmüşlerdi. Ardından Mondros mütarekesiyle Osmanlı Ordusu’nun tüm faaliyetleri durdurulmuştu.
Başvurulan Kaynaklar:
*Türk Hava Kuvvetleri Tarihi Cilt: I-II-III- IV (Ajun Kurter – Hv. Kuv. Kom. Yayınları, 2006)
*Türk Havacılık Kronolojisi (Stuart Kline – Dönence, 2002)
*Arşivi Kaybolan Savaş (Murat Çulcu - Kastaş yayınevi, 2009)
*İngilizlerin Kıbrıs’taki Tarihi: Acısıyla Tatlısıyla Bir Ada (Tabitha Morgan – Kalkedon, 2013)