HABOM kısa bir süre önce yeniden açıldı. AKP dönemindeki her büyük eserin açılışında olduğu gibi bu defa da sayın Başbakan ve yakın çevresi açılış töreninde milletimize yapılan hizmetleri birer birer anlattılar ve ilerisi için yeni müjdeler verdiler. Sayın Başbakan da yine o mağdur edebiyatı formundaki konuşmasıyla hem şikayet etti, hem de esti gürledi.
Başbakan’ın konuşmalarını kim ya da kimler yazıyor çok merak ediyorum. Zira insanları bu kadar ahmak yerine koymanın böylesine doğal ve ucuz tavrını hiç umursamadan uygulayan bu anlayış bu ülkeyi ve insanlarını ne zannediyor? Salla gitsin; birileri gerçekleri biliyormuş, aslında işin gerçek yüzü öyle değilmiş, atılan palavralar büyük yalanlara dönüşüyormuş kimsenin umuru değil!
Başbakan, yine kendilerini engellemeye çalışanları yerden yere vurdu. Allah korusun 17-25 Aralık isyanı başarıya ulaşsaymış bugün ülkenin ilerlemesi tamamen dururmuş. Konu ve sonuç ne olursa olsun her olaydan bir mağduriyet çıkarmayı başaran AKP ve Başbakan, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile ailesinin önlenemeyen zenginleşmesinin üstünü örtmek için her yolu deniyor.
Neyse ki, HABOM tüm bu tehditlere rağmen THY’nin öz kaynaklarından 500 milyon dolarlık yatırımla tamamlanıp hizmete sokulmuş. Bildiğimiz kadarıyla yatırım maliyeti 600 milyon dolar ve 100 milyon doları Amerikan Pratt&Whitney firmasına ait. Ve bu şirket HABOM’un diğer ortağı. Yasalarda AKP döneminde yapılan değişikliklerle Meclis ve Sayıştay denetimlerinden muaf hale getirilen THY’nin bu yapıdaki ortaklık payını ve diğer koşulları öğrenmemize olanak yok.
Pratt&Whitney uçak motorları yapımından vazgeçtikten sonra elindeki parça ve ekipmanla Dünya’nın 195 ülkesindeki 36 bin çalışanı ile 11 bin müşteriye teknik hizmet vermeye devam eden bir şirket. Bu şirketin hangi ülkeye ne koşullarla ve kimlerin desteği girip yatırım yaptığı kamuoyunun bilgisi dışında, ayrıca ortalığın siyaset gündemi ile toz duman olduğu ülkemizde bu işler kimin umurunda? Ama yine de, 1/5 oranındaki yatırım payı ile biraraya gelmiş bu şirketin mali yapısı en azında konuya duyarlı kişiler için merak konusu…
THY’nin Dünya’nın en iyi 10 havayolundan biri olma gayretlerini dikkatle izlediğini söyleyen Başbakan; “Havayolunu halkın yolu yapacağız dedik, bakın bugün 52 havalimanımız oldu” diyerek, eğer engellenmeselerdi bu duruma çok daha önceden gelineceğini belirtti. Ve ilave etti: “Uçak biletinde otobüs fiyatlarıyla aynı duruma geldik.” Gerçekten de bir ülkedeki ulaşım koşul ve ücretleri bir sosyal devlet anlayışı ile altyapı meselesi kabul edilir ve halkın en uygun koşullarda bu hizmetten yararlanması devletin sorumluluğu olarak görülür.
Peki; bizdeki gerçek durum öyle mi?
2 Temmuz 2014 günü THY’nin İstanbul-Bodrum tek yön bilet fiyatı: 277 TL.
2 Temmuz 2014 günü THY’nin İstanbul-Iğdır tek yön bilet fiyatı: 332 TL.
2 Temmuz 2014 günü THY’nin İstanbul-Urfa tek yön bilet fiyatı: 410 TL.
2 Temmuz 2014 günü THY’nin İstanbul-Van tek yön bilet fiyatı: 410 TL.
Vatana hizmet için kefeniyle yola çıkanların onlara reva gördükleri, sayın halkımızın takdirlerine kalmıştır. Başbakan böyle konuşunca Hamdi Topçu ondan geri kalır mı? O da, taşınılan yolcu sayısının 3-4 yıl içerisinde 90 milyona çıkartılacağını müjdeleyince insanın aklına ister istemez bir soru geliyor; uçak sayısı, uçulan nokta sayısı ve taşınılan yolcu sayısı artıyor, peki bu havayolunun kazancı ne zaman artacak? Eğer yanıt, hiçbir zaman ise öbür soru; “Bu işten kim kazançlı çıkyor?”
Kupon arazi ve devlet ihalelerinden sorumlu başbakan aklındaki 3. Havaalanı bir yana Ordu-Giresun havaalanı için de müjde verdi. Başbakan, işadamı Mehmet Cengiz’e bu inşaatın ne zaman biteceğini sordu. Aldığı yanıt “milletin kulağına kor komaz” olmalı ki, milletin durumunu iyi bilen başbakan halka dönerek “yakın zamanda” dedi.