Logolar bir kurumu, düşünceyi veya misyonu sembolize eden şekillerdir. Bu şeklin bir estetiği olmalı, bakan kişide hoş çağrışımlar yapmalıdır. Grafik tasarımcılar bu işin ustalarıdır ve basit şekil ve renkler kullanarak bir temayı görselleştirme sanatını icra ederler. Bazı havacılık kurumlarının logoları benim estetik anlayışıma hiç hitap etmiyor. Yeni gelen yöneticilerin gözüne batar da değiştirilir ümitlerim de hep boşa çıkıyor. O kurumun içinden çıkıp genel müdürlük makamına terfi eden kişiler yıllardır bu logoyu kanıksanıyor mu nedir, bundan rahatsız olmuyorlar. Ya da “Her şey bitti de iş logoya mı kaldı? Kimseleri tedirgin etme zamanı değil!” diye geçiştiriliyordur belki de, bilmiyorum…
Örneğin DHMİ’nin logosunda maalesef bir grafik tasarım sanatı göremiyoruz; çok amatör birinin elinden çıkmışa benziyor. Resimli roman tekniğiyle oldukça basit bir hikâye anlatılmış gibi: İnmek üzere olan bir uçağa uzanmış kaba gölgeleri olan kocaman bir el figürü, “Ben seni güvenle indiririm, hele bir gel!” mesajı vermeye çalışıyor olsa gerek... Ama bende daha çok, “Gel, gel; seni yakalayıp ham yapacağım” gibi bir izlenim yaratıyor. Bu çizimde şefkatli bir elden çok, King Kong’un, ya da Godzilla’nın elini görüyoruz ve ürküyoruz... Bu konudaki nâçizane önerimizi (Havacılık Tıbbı Derneği olarak) DHMİ’nin 2008 yılındaki yeniden yapılanma çalışmalarında (Ortak Akıl Platformu) kendilerine iletmiş ve olumlu veya olumsuz bir geri bildirim almamıştık...
TALPA’nın logosundaki kalabalık figürler de bir amblemden çok kompozisyon ödevini hatırlatıyor. Burada ‘doldurma fenomeni’ denilen durum ortaya çıkmış; içinde ne ararsan var: Dünya, Türkiye, bayrak, kanat, uluslararası üyelikler, vs... Bankalardan holdinglere, beyaz eşya ve otomobil markalarına kadar artık böyle ‘hikâyeli’ amblem kullanan kalmadı. Özel havacılık kuruluşları da, markaya görsel lezzet ve sadelik katmayı önemseyen dinamik yöneticileri sayesinde 2000’li yıllara uygun logolar kullanıyorlar. Güzel örnekler olarak THY, AnadoluJet, Pegasus, İzAir, Tarkim, Ay Jet, Anka, MNG vs. göze çarpıyor; SHGM de fena değil.
Havacılıkta kartal, kanat ve uçak figürlerine sıkça rastlanır. Kartal sembolünü havacılık dışı manâlarda Hititler, Moğollar, Roma, Bizans, Avusturya, Almanya, Rusya ve Arnavutluk da bayraklarında, taş kabartmalarında vs. kullanmışlardır. Selçuklu Devletinin çift başlı kartalı, doğunun ve batının hâkimiyetini sembolize etmekteydi. Ülkemizde ise Hava Kuvvetleri, Polis Teşkilatı, Diyarbakır, Beşiktaş ve Konyaspor’un da farklı motivasyonlarla kartal figürünü amblem olarak seçtiğini görüyoruz. Hava-İş Sendikası’nın logosunda da kartal var; bunun, bu işkolunun misyonunu yansıtıp yansıtmadığı düşünülmelidir. Pilot olma hevesindeki bir gencin kendisini kartal gibi hissetmesi olasıdır; ama bir sivil havacılık çalışanı ne kadar kartal’dır? Sivil havacılıkta yapılan teknik işlerin, bir kartalın agresif uçuş sembolizasyonuyla örtüştüğünü sanmıyorum. Hava-İş mensubu sivil havacılık çalışanlarının, sofistike uçuş teknisyenliğiyle meşgul kişiler olarak, daha başka bir sembol ile temsil edilmeleri gerekirdi diye düşünüyorum.
Türk Hava Kurumu’nun logosundaki uçağın modeli de, çizim tekniği de bir hayli demode olduğundan ‘upgrade’ zamanı gelmiş gibi görünmekte. Yakışanı, genç havacıları ateşleyecek daha dinamik bir sportif uçak figürünün yerleştirildiği modern bir logodur. Örneğin THK Üniversitesinin ambleminde bu modernizasyon derhal fark ediliyor.
Sonuç olarak, DHMİ, Hava-İş, TALPA ve THK’nın, yetenekli tasarımcılarla çalışarak, 2000’li yıllara yakışır biçimde aydınlık, iç ferahlatıcı, estetik logolar kullanmalarını öneriyorum. Bu kadar yüksek cirolara sahip kurumların böylesi kötü sembolleri kullanmaları kolay anlaşılır değil. Lütfen “Her şey bitti de bir bu mu kaldı?” denilmesin! Evet bu da önemlidir; buraya el atmak, daha önemli saydığınız konular üzerinde çalışmalarınıza engel de değildir...
Not: Bu yazının hazırlanma aşamasında, bir psikiyatrist olarak haddimizi aşmamak ve teknik destek almak yönünden Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölüm Başkanı sayın Prof. Dr. Fikret Uçar’ın fikri de alınmış ve görüşlerimiz uzman onayından geçmiştir.