iga-2024-3
Airkule
Unifree-2019
HAVACILIK HABERLERİ RÖPORTAJ TÜRKİYE'DEN DÜNYADAN VİDEOLAR SEYAHAT ROTASI
Pegasus-2024
   
  Osman Gazi Baykal [email protected]   
HAVA SALDIRILARINDA SİVİLLER-4
20 Haziran 2016 Pazartesi

D) II. Dünya savaşında uçaklar artık şehirlerin üzerinde ölüm makinesi gibi dolaştıkları yeni bir aşamadaydı: Daha hızlı, sayıca daha çok, bombaları daha ölümcül! Dünyada savaşın olumsuz etkilerinden uzak kalan her hangi bir yer çok azdı. Naziler Paris’i işgal edince kaçanlar arasında Paris radyosunun Türkçe yayınlar bölümünde spikerlik yapan Cahit Sıtkı Tarancı da vardır. Paris’ten kaçan Tarancı, Bordeaux kentine, on günlük bisiklet yolculuğundan sonra 13 Haziran 1949 günü ulaşabilmişti. Yol boyunca Alman uçaklarının havadan bombardımanına tanık olur. Anılarında hem korkularını, hem üzüntülerini ve Fransız vatandaşlarının yaşadıklarını anlatır.

II. Dünya savaşında İngiltere Almanların yoğun hava saldırısına maruz kalmıştı. İngiliz halkı bu saldırılar karşısında örgütlü, bilinçli olarak karşı durmuştu. Örneğin J.Steinbeck’in savaş muhabiri olarak gözlemleri çok önemli belge niteliğindedir: “İngiltere’nin güneydoğu ucundaki Dover kentinde yaşayanların iflah olmaz şekilde umursamaz tavırları çok ilginçti. Zira Almanlar tarafından devamlı hava saldırısına uğramalarına rağmen hırpalanmışlar ama henüz etkilenmemişlerdi. Bombardıman esnasında sığınaklara dönüyorlar; saldırı bitince az önce her ne iş ise kaldıkları yerden devam ediyorlar. Elbette ölü ve yaralılara gerekli ihtimam gösterilmiş, trafiğin işlemesi için moloz ve diğer kalıntılar temizlenmiş, yıkık binaların insanlara daha fazla zarar vermemesi için gerekli önlemler alınmış olarak ahali yaşamlarına devam etmektedir. Penceredeki kırk camlar yokluktan kâğıt vb. malzemeyle kapatılıyor. Evlerin içi -sıvalar döküldüğü için- devamlı süpürülüyor; söylediklerine göre yakına düşen bombaların patladıktan sonraki basınçlı rüzgârı bacaları temizliyor, ancak kurumu oda içine yayılıyormuş. En sonunda bahçedeki hasarlı çiçeklerin temizlenmesine geçiliyormuş. 1943 yılında Londra’nın havadan devamlı bombalandığı günlerde İngilizler anlatmaya başladıklarında konu, onları en çok etkileyen yangın ve patlamalardan bahsettikten sonra konuşma kişisel detayla öyküleri bitiyormuş. Örneğin gece saldırılarından sonra sabahleyin süpürülen cam kırıklarının çıkardığı ses, o pis, tekdüze şıngırtı durumunu anlatan kişisel ayrıntı: Çünkü beynin savunma mekanizmaları acıklı şeyleri olabildiğince silse de travmayı tetikleyen o küçük kişisel ayrıntı…”

Bir başka Londralı erkeğin öyküsünde bir kadınla buluşacağı yere erken gelmesi ve hemen karşısındaki binanın bombalanarak parçalanmasını anlatır. Yıkılan taş yığının arasından mavi tek bir kadın ayakkabısının uçarak adamın dibine düşmesi, parçalanan duvar arasından bir bölümü görünen odada asılı duran külotlu çorabın aylarca orada kalması gibi minik ayrıntılar, Londralıların yaşamlarındaki önemi vurgular… Bireysel savunma mekanizmalarına çok iş düşen öykülerine devam eder: “Londra’nın yine bombalanmasında patlayan bomba basıncının havaya fırlattığı ağaç anlatıcının dibine düşer, yanında bir de kırlangıç ölüsü vardır. Kuşu alıp bir süre canlandırmaya çalışırsa da başarılı olamaz. Yine de onu sığınağa götüren anlatıcı, yaşadığı dehşeti bununla ötelediğinin farkında değildir. Diğer bir öyküde yaşlıca adamın evi bombardımanla tamamen yanıp kül olurken, kendini ve oturduğu sandalyesini kurtarabilir. Artık ihtiyar sandalyesiz hiçbir yere gitmemekte, asla ondan uzaklaşamamaktadır.” “Sabahları Londra’da işe gidenlerin gözlerinde unutulmayacak bir yorgunluk vardı. Hayal edebileceğiniz ötesinde, hiçbir zaman dinlenemeyeceğini düşünen umutsuz bir yorgunluk. İnsanların gözleri çukurda, kafalarının çok derininde gibiydi. Sesleri de çok uzaktan geliyordu sanki.”

Londra’da gece, sinema salonunda film gösterisi esnasında Alman uçaklarınca bombalanır. Çatı havaya uçup taş yığını şeklinde inerken çocuklar ve korkanların çığlıkları kararan perdeyi doldurur. Kısa zamanda itfaiye ve kurtarma ekipleri olay yerine gelip önce yaralıları dışarı çıkartarak hastaneye ulaştırırlar. Ardından ölüler gömülmek üzere kenara ayrılır. Hastanede ameliyatlar bütün gece sürer: kurşun ve diğer parçalar çıkartılır. Gerekirse kollar bacaklar kesilerek kenara konulur. Anestezi uzmanları hastaların acılarını azaltmak için özenle çalışırlar. Bu arada depolardan kan, plazma gibi hayati ürünler getirilerek çocukların damarlarına aktarılır. Sabah dokuzda artık sinema enkazından hayatta kalanların son sargıları kapanmış, enkaz söndürülmüştür. Hastanedeki küçük çocuklar (MİNİK, yedi yaşındaki ASKERİ HEDEFLER!] inanmayan ama bitkin gözlerle etrafa bakarlar. Bu arada dışarıda işçiler ölüler için geniş, ortak mezar kazarken sokaklardaki sessizlik kahredicidir.”

Yazar kişilerin duygusal/psikolojik dünyasının bombardımanlar altında nasıl değiştiğini, bunun fiziksel etkilerini satırlarında sürdürür: “Anlatmıyorlardı, çünkü hatırlamıyorlardı. Bombardıman ne kadar kötü geçtiyse anıları da o kadar azdır. Duygular bütün vücudu hırpalar. İç salgı bezleri, vücut kendinden beklenen büyük görev karşısında yılmasın diye sıvılarını sisteme boşaltır. Korku ve gaddarlık aynı sıvının ürünüdür. Yorgunluk toksinleri sistemi zehirler. Üstelik insanın içinden kaynaklanan ve vücudun olağan sınırlarını aşan baskılara geçici bir süre dayanabilmesi için ortaya çıkan bu rahatsızlıklara bir de patlamaların gerilimi eklenir. Bombardıman altında kalınan süre uzadıkça sinir uçlarının haşatı çıkıyor. Patlamaların gürültüsü kulak zarına işkence ederken gözler durmak bilmeyen sarsıntı yüzünden sızlıyor. Birkaç gün aralıksız bombardıman altında kalınca böyle hissediliyor. Ağızda tuzlu bir tat, yediklerini hazmedemeyen midede sert, acı verici bir düğüm oluşuyor. Gözler detayları seçemiyor, nesnelerin keskin hatları bulanıyor. Her şey biraz gerçek dışı görünüyor. Yürürken ayaklar sanki yere tam değmiyor, tüm bedende bir süzülme hissi yayılıyor. Zaman algısı bile değişiyor; normal hızda yürüyenlerin bir noktaya varışı sonsuza dek sürüyormuş gibi geliyor. Bu durumdaki insanların bütün öncelikleri değişiyor. Kendini koruma içgüdüsü bile köreliyor. Bu yüzden kişi tepki yapısının tümden alt üst olmasından kaynaklanan ve adına kahramanlık denilen şeyler yapıyorlar. Normalde komik gelmeyen şeylere gülerken bazen son derece önemsiz şeyler yüzünden çıkabiliyor. Nazik bir kişi zalime, ürkek ise cesaret timsaline dönüşebiliyor. En önemlisi de gerçekliğe yüz çeviren bilince uyandıktan sonra şaşırtıcı berraklıkla geri dönebiliyorlar.” Elbette yazarın kişisel görüşü olmasına rağmen araştırmalar bu düşünceleri doğrulamaktadır.

Öte yandan II. Dünya savaşında saldırganın ülkesinde de işler ters gitmeye başlar. O sırada Berlin’de eğitimini sürdüren ünlü arkeoloğumuz Jale İnan anılarında şehrin durumunu anlatır: “Atılan bombaların gücü çok yüksek, miktarı fazla olduğundan sığınaklarda tavan ve duvarlardan kopan taş toz parçaları korkudan dua edenlerin, çığlık atanların üzerine düşmektedir.”  Can pazarında Jale İnan mum ışığında ders notlarıyla ilgilenirken, durumuna sinirlenen bir Alman kendisine sorar: “Nasıl bir insansın, böyle bir durumda nasıl ders çalışabiliyorsun?” Jale İnan’ın cevabı ise “Hanımefendi, sizin gibi bağırmakla bombaların düşme yerinin değişebileceğine inansaydım, en çok ben çığlık atardım! diyerek çalışmasını sürdürür.”

Devam edecek…


E-posta   Facebook   Twitter     Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR    Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
 

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
 
   
 
BH
3 Temmuz 2016 Pazar 10:34
Ülkenin kanlı gündeminde yazı güme gitmiş. Yazıların okumaya devam edeceğim.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
Can
30 Haziran 2016 Perşembe 09:20
Ne yazık günümüzde saldırılar kalleşçe ve kamu alanlarında yapılır oldu.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
Zarifi
22 Haziran 2016 Çarşamba 08:03
Çok acıklı insanlık dışı uygulamaları ve sonuçlarını anlatan yazara teşekkürler. Tabii anlayana.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
 
FACEBOOK YORUM Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
İbrahim Köktener
PEGASUS’UN FARKI
İbrahim Köktener
Engin Aksüt
KOKPİTTE TEK PİLOT
Engin Aksüt
Osman Gazi Baykal
HAVACILIK ŞİİRLERİ-III
Osman Gazi Baykal
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç
HAVACILIKTA YAPAY ZEKÂLAR
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç
Tuğba İncel
GERMANWINGS KAZASI DAVASI SÜRÜYOR
Tuğba İncel
Faruk Sayılır
UCUZ HAYATLAR
Faruk Sayılır
ÇOK OKUNANLAR
  FOTO GALERİ
SİNGAPUR AIRSHOW-2020

SİNGAPUR AIRSHOW-2020

  VİDEO GALERİ
ENGELLERİN AŞILDIĞI HAVALİMANI

ENGELLERİN AŞILDIĞI HAVALİMANI

  GÜNÜN MANŞETLERİ
 
İGA'YA HİZMET İHRACATI ÖDÜLÜ
HAVAYOLLARINDA DİJİTALLEŞME
KAÇAK ALTIN OPERASYONU
İGA'DA ÜCRETSİZ İNTERNET İŞ BİRLİĞİ
KOALİSYONUN İLK HAVAYOLU
KAR ALTINDA KORE
İFLAS EDİYORLAR
İSG CEO'SU İSTİFA ETTİ
THY'DE SEFER İPTALİ
İGA'DA 'ELBİSE-İ HÜMAYUN'
 
  UÇUŞ BİLGİLERİ
İç Hatlar Dış Hatlar
Geliş Gidiş Geliş Gidiş
  İstanbul Havalimanı
  Sabiha Gökçen
  Ankara
  Antalya
  HAVA DURUMU
  İstanbul
Cuma Cumartesi Pazar
24 / 28 °C 24 / 30 °C 23 / 29 °C
  ARŞİV
 
   
 
 
UNUTMAYACAĞIZ...
 
Onur Güntürkün
 
 
UNUTMAYACAĞIZ…
 
Ünal Başusta

  •Künye
  •İletişim
  •Havacılık Haberleri
  •Röportaj
  •Türkiye'den
  •Dünyadan
  •Seyahat Rotası
  •Havacılık
  •Uçuş Eğitim
  •Havalimanları
  •Göklere Veda
  •Havacılık Emekçileri
  •Havacılık
  •Reklam Videoları
  •Röportaj
  •Video Haber
  •pilot
  •kriz
  •pandemi
  •seyahat
  •bilet