Yeryüzünde insanlar için en tekinsiz mekân, gökyüzüdür. Yürümeyi, yüzmeyi, tırmanmayı, kat etmeyi öğrenmesine karşın uçma eylemi, onları yüzyıllar boyunca yenik düşürmüştür. Uçma eylemi hep kuşlara öykünerek “kanatla” yapılmaya çabalanmış, sonunda başarılmıştır. Bu serüvende kanatlar, güzel sanatların her alanında varlığını gittikçe artan bir şekilde sürdüregelmiştir…
MİTOLOJİDE KANAT:
Yunan mitolojisinde Daidolos ve oğlu Ikaros, Girit’te hapsedildikleri labirentten, babanın balmumu ile kuştüyünden yaptığı kanatlar sayesinde kaçarlar. Uçuş öncesinde baba, Ikaros’a ne çok alçaktan (nemin kanatları ağırlaştıracağından) ne de çok yüksekten (güneş ısısıyla balmumunu eriterek kanadın kopması nedeniyle) uçmamasını ve “orta karar hizada” seyretmesini söyler. Ne ki Ikaros babasının uçuş öğütlerine kulak asmayarak coşkuyla yükselir. Güneşte kanatlarının erimesi sonucu Akdeniz’in sularına gömülür…
Mitolojide Phaethon (Güneş’in oğullarından biri) tıpkı Ikaros gibi göklere yükselerek tanrıya ulaşmaya kalkışmış, hızla yere düşmüştür…
Kanatlar mezolitik ve neolitik çağlarda Avrupa, Ortadoğu ve Asya’da daha çok mezar eşyası olarak rastlanırken, bunun şaman geleneğinden kaynaklandığı sanılmaktadır.
Altay efsanesinde Merküt (Markut) kuşunun sol kanadı Ay’ı, sağ kanadı Güneş’i örterken, şamanın (kam) gök yolculuğuna çıkışında kılavuzluk etmektedir. Sümerlerin mitinde “İmdigud-Anzu” isimli kuş, kanatlarını açınca bütün gökyüzünü kapladığı yer almaktadır.
Orta Asya halklarından Yakutların inancına göre kartal baharın ruhunu temsil eder; bir kanat çırpışıyla buzları karları eritir, ikinci kanat çırpmasıyla ilkbahar gelirdi. Başka bir Yakut inancına göre ağaçlar üzerinde uçan kartal, şamanın da göklere uçabilmesi için kanatlarından bir kısmını ona atarmış.
Yıldırım Kuşu, Orta Asya’nın Turuhansk bölgesinde Tunguzlara ait olmakla birlikte, yakın coğrafyadaki diğer halklarda da benzer efsane vardır: Yıldırım ve şimşeklerin, gökteki Yıldırım Kuşunun kanatlarını birbirine vurmasıyla oluştuğuna inanırlardı.
Birçok farklı kültürde (Sibirya’dan Afrika’ya, Orta ve Kuzey Amerika yerlilerinde) turnaların göçleri esnasında birtakım küçük kuşları kanatlarının altına alarak sıcak bölgelere taşıdıklarına dair öyküler vardır. Eskimolara göre bazen insanları da kanatlarında taşırlar.
Sahne sanatları için hazırlanmış siyah kanatlar
Mezopotamya’nın koruyucu cinlerinin de kanatları vardır. Buna karşın Yunan mitolojisinde Harpyia’lar (kanatlı, kapkaççı kadınlar), Sirenler (kadın başlı, kuş formunda denizlerdeki denizcileri şarkılarıyla aldatan görünmez, deniz perileri) ya da Sfenks (Yunan mitolojisinde yıkım ve kötü şans temsil eden şeytan) gibi kanatlı ve tehlikeli yaratıklar, sessiz ve hızlı hareket ederek kurbanlarını aniden yakalarlarmış.
İranlıların baş tanrısı Ahura Mazda, genellikle iki yana açılmış bir çift kanat ile tasvir edilirdi. Vietnam ve Kore halkları ölen bir kişinin ruhunun, turnanın kanatları arasında üst bilinç seviyesine ulaştığına inanılırdı.
Kanat ve onun zihinlerde gerçekleştirdiği “uçma, uçabilme” yeteneği, Altay odaklı destanlarda -Tanrı’nın uçuşu- yaratılış destanlarında çokça yer alır. Bu gelenek pagan dinlerden tek tanrılı dinlere geçtikten sonra biçim değiştirerek (tanrı katına çıkmak, ulaşmak vb.) devam etmiştir. İnanç dünyalarında önemli kabul edilen kişilerin tanrı katına ulaşmak için gökyüzüne uçmaları, kâh kendi yetenekleri kâh kuş, melek vb. aracılarla gerçekleşirken kanat hep ön plandadır. Hz. Muhammed’in Miraç’a çıkarken bindiğine inanılan Burak, insan başlı, tavuskuyruklu, beyaz renkli ve kanatlı at olarak tasvir edilir.
Bilindiği gibi melekler çoğunlukla iki kanatlı olarak tasvir edilirler. Ancak Müslüman inancında mahşer günü Sur borusunu üfleyecek olan İsrafil dört kanatlıdır; dört kanadından biriyle batıyı, diğeriyle doğuyu, üçüncü kanadıyla gökten yeryüzüne inerken, sonuncusuyla kendini örtüp gizleyeceğine inanılır. Hıristiyanlık inancında “Serafim”, melek hiyerarşileri içinde en üst seviyede olup altı kanatlıdır.
Yarasa, şeytanla özdeşleştirilen hayvanlar arasında yer alırken, şeytanın yarasada olduğu gibi bozuk görünümlü kanatları olduğuna inanılır. Özellikle Alman ve orta Avrupa inanışlarında şeytan (Lucifer) hep böyle kabul görmüştür.
Deli Dumrul efsanesinde Azrail, al kanatlı bir kuş biçiminde can almak için insanların karşısına çıkarmış. Ordu civarında anlatılan efsaneye göre Lokman Hekim’in ölümsüzlük sırrını bulması üzerine kuş kılığına giren Azrail, gelip ilaca bir kanat vurup dökmüştü.
Osmanlı akıncıları önemli zamanlarda omuzlarına bir çift kartal kanadı takarlarmış.
Bektaşi tarikatına ait bir rivayete göre Hacı Bektaş bir kanat çırpışıyla Orta Asya’dan, kendisine rehberlik eden alevli ağaç dalının üzerine düştüğü kayaya konmuştur.
B) EDEBİYATTA KANAT:
Edebiyatta kanat, kişiyi özgürlüğe, oradan sonsuzluğa, bazen de sevgili veya anayurda uçuracak sembolik bir araç olarak şair ve yazarların eserlerinde sıklıkla kullandıkları bir imgedir. Ayrıca barış, göç, haberci vb. tema motiflerinde de kanat yer alabilmektedir.
Rönesans’ın ünlü İtalyan şairlerinden Lodovica Aristo’nun (1474-1533) kısa şiirinde kanatlar çok güzel betimlenmiştir: /Ve gördüğümüz acayip turnalar moral olmayacak /Önce bir süre dolaşacak, çok geçmeden kanatlarını bulacaklar /Bir iki yard gitmeden yerden kalkacak, /Kanatlarında rüzgârı toplayana dek, /Sonunda bulutların üzerine çıkacaklar, /Türlerine göre üçgen biçiminde.
XII-XIII yy. da yaşamış Feridüddin Attâr’ın “Mantık al-Tayr: Kuş mantığı, Kuş Dili” isimli ünlü eserinde Tanrıyı aramaya çıkan kuşların kanatlarıyla ilgili çok fazla beyit vardır. Örneğin, “O ülkeye (Simurg’un) kanadından bir tüy düştü; bütün şehirler birbirine değdi…” Bir diğeri: “/Ondan sonra sırmalarla bezenmiş tavus meydana çıktı. /Kanadının her tüyünde yüzlerce değil, binlerce nakış vardı.”
17. yy. divan şairi Fehîm-i Kadîm’in, Hamâme (Güvercin) isimli şiirinden günümüz Türkçesiyle bir mısra: “Sabahın güvercininin baş kanadı, âhımın haberinin yakıcılığından yanmaya başladı.” Yine Fehîm bir beyitinde (günümüz Türkçesiyle) “Kanadının gölgesinde bir an huzur bulmak ümidiyle keklik, bilerek kartalın pençelerine astı” demişti.
18.yy Selanikli şair Meşhûrî’nin Divanından bir beyit (günümüz Türkçesiyle): “Talih kuşunun kanadının gölgesi ve zor bir kaderle niceleri serçe iken Anka olurlar.”
Yaşar Kemal’in 2013’te yayımlanan “Tek Kanatlı Kuş” romanında kuş imgesinde birleşen roman kişileri, etraflarına kurdukları korku duvarına çarpıp kanatlarını kaybederek uçamayan tek kanatlı kuşları (insancıkları) anlatır.
Yahya Kemal Beyatlı kanatlı şiirin son temsilcilerinden olup, “Akıncı” şiirinden bir beyit Osmanlı akıncılarının sırtına kartal kanadı takmalarından bahseder: “Bir gün doludizgin boşanan atlarımız /Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla.”
Düşünür ve yazar Cemil Meriç şiirde “kanat” imgesini; “sanatın kanatlandırdığı hayaller, zirvelerde kanat çırpmak, bir kanat darbesiyle Himayalar’a ve/veya Olimpus’a uçmak, bir davanın kanatlarında yükselmek, düşünceyi dilediği ülkelerde kanatlandırmak” gibi başlıklarla denemelerinde ayrıntılı incelemiştir. Cemil Meriç’in denemelerinde göze çarpanların başında Türk burjuvazisinin kendini temsil edecek “kanatsız, heyecansız yazarlar” aramasına karşın, Batılılaşmış düşüncenin “kanatları oklarla delik deşik” fikirleri gelmiştir…
Günümüz Türk şairlerinden bazılarının kitap isimlerinde kanat sıkça kullanılmıştır. Bu konuda birkaç örnek: Taner Sarıtaş’ın “Tedirgin Kanatlar”, Adnan Yeşiltaş’ın “Kanatlar Kırılınca”, Cem Mehmet Eren “Kanatlar Düşmek İçindir” vb. Havacılıkla ilgili eserlerden kanatlı örnekler: Semra Dereli’nin “Tek Kanatlılar”, Reyhan Kuvel’in “Kanatlar Özgürlük İster”, Menderes Çakıcı’nın “Kalbimdeki kanatlar” vb. akla ilk gelenlerdendir. Roman ve öykü dalından birkaç kanatlı isim örnekleri: Hakan Kum’un “Beyaz Kanatlar”, Dilek Dilber’in “Umuda Açılan Kanatlar”, Hakan Yaman’ın “İsrafil’in Kanatları”, Alperen Çağatay Serdaroğlu ve Oğuz Türkeri’nin “Ütopyanın Kanatları”, Güngör Mazlum’un “Kırık Kanatlar”, Derya Sönmez’in “Sırça Kanatlar”, Esra Kahraman’ın “Buzdan kanatlar”, Gönül Eren’in “Ölü Kanatlar” vb.
Ünlü Şilili şair Pablo Neruda’nın Türkçe’ye “Kuşlar Sanatı” ismiyle Türkçe’ye çevrilmiş şiir kitabında bu konuyla ilgili önemli örnekler vardır.
Richard Bach’ın “Martı Jonathan Livingstone” isimli kitabında Martı Jonathan’ın, sürüsünün rutin uçuş faaliyetlerinden farklı düşünce ve davranışları -elbette yeni ve değişik uçuş denemeleriyle kendini geliştirme- içindedir. En alçaktan, en yüksekten hızlı uçuş ve en süratli dönüş tekniklerini denediği için sürüden dışlanarak ayrılır. Yeni uçuş becerileriyle sürüsünün yanına dönen Martı Jonathan ve gittikçe çoğalan arkadaşları, kırık kanatlı martıya öyle de uçabileceğini öğreterek onun umutsuzluğunu yenmesini sağlarlar.
Aforizma, Deyim, Mısra, Atasözlerinde KANAT:
Latife Tekin’den: “Karaya çalıyor kanatları, renkleri solmuş kuşların.”
Karin Karakaşlı’dan: “Döne döne alçalıyorlardı. Yüzlerce kanat, alacalı, kınalı gölgeler.”
Leyla Erbil’den: “Kanatlı karıncalar uçmak için yaratılmışlardır herhalde, ama yerde sürünüyorlar. Ne tuhaf! Uçan karınca mı bunlar, yerde sürünen kuş mu?”
Tevfik Fikret’ten: “Kendi gökyüzümde kendi kanatlarımla uçarım.”
Küçük İskender’den: “Kırbaçlanan tanrıların sırtından çıkar kanat.”
Edip Cansever’den: “Bazı kuşların yuvaları kanatlarıdır.”
Cemil Meriç’ten: “Kanatlarım her gün bir parça ağırlaşıyor.”
Cemil Meriç’ten: “Sanatın kanatlandıramadığı hayaller beli kırılmış yılan gibi sürünür.”
F. Nietzsche’den: “Uçurumları seviyorsan kanatların olmalı.”
Âşık Zülâli’den: “/Kanadımı açamam /Kırılmıştır uçamam /Doğrusu ben ölmeden /Vatanımdan geçemem”
Metin Kaçan’dan: “/Bir çift kanattınız hüznün rüzgârlarında /Dağılıp gitti melekleriniz, beyazın öte dağlarında.”
Zeki Müren’in ünlü şarkısından: “/Hayat bazen tatlıdır /Sevenler kanatlıdır…
Nil Karaibrahimgil’den: “/Boşlukta durabilirim /Düşmem ben, kanatlarım var ruhumda”
José Marty’den: “Bugün benim için dünyanın simgesi, kırılmış kanatlardır.”
Vladimir Makanin’den: “Kuş, uçması gerekiyorsa kanat çırpmalıdır.”
G. Garcia Marquez’den: “Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım.”
Leonardo da Vinci’den: “Kartal gibi kanatlı insanlar da kendilerini göklerin fatihi yapacaklardır.
Kaşgarlı Mahmut Divanından: “Türk’ün atı, kanadıdır.”
*************
Arapça kökenli ama Osmanlıca’da da kullanılan kanât: yeraltı suyolu anlamındadır.
Türkçe deyimler: “Kanatsız kuş uçmaz.”
Türkçe atasözleri: “Tek kanatla kuş uçmaz.”
“Kuş, kanadına kira istemez.”
Afrika’da bir çocuk savaşçı ve kanatları
“Kuş isteğine kanadı, kişi de atı ile kavuşur.”
“Kuş, kanadı ile insan biliyi (bilgisiyle) ile.”
Argoda: “kanatlandırmak” çalmak,
“kanat kırmak” sözünü tutmamak, caymak anlamında kullanılmaktadır.
İnternetten: “Aşka uçarsan kanatların yanar. Sadî Şirazî”
“Aşka uçmazsan kanatların ne işe yarar? Mevlana”
“Aşka varınca kanadı kim arar? Yunus Emre”
“Kuş uçar, kanat ağlar. Şükrü Erbaş”
“Kuş, kanadının kıymetini kanadı yandıktan sonra anlarmış.
Feridüddin Attar”
“Kanatları ızgaraya at, rakıyı da dolaptan çıkar. İzmirli”
Devam edecek...