iga-2024-3
Airkule
Unifree-2019
HAVACILIK HABERLERİ RÖPORTAJ TÜRKİYE'DEN DÜNYADAN VİDEOLAR SEYAHAT ROTASI
Pegasus-2024
   
  Osman Gazi Baykal [email protected]   
GÖKYÜZÜNDE TUHAF ANLAR
19 Nisan 2021 Pazartesi

ŞANSLI SKYDIVER

Aslında “skydiver”ın tam Türkçe karşılığını bulamadık: Gökyüzü sörfçüsü (Hoş bu kelimede Türkçe değil) mü yoksa gökyüzü akrobatı veya gökyüzü dalışçısı mı desek? Bilindiği gibi uçaktan serbest düşmeyle ayrıldıktan sonra paraşütle güvenli iniş yüksekliğine ulaşıncaya kadar, değişik akrobasi gösterileri yapanlara ‘skydiver’ deniliyor. Bazıları sörfçü tahtasına benzer kayak veya gösterisine uygun materyaller kullanabiliyor…

Christine McKenzie 23 yaşında oldukça deneyimli bir skydiver olup, Johannesburg Skydiving kulübünün aktif bir üyesiydi. 24 Ağustos 2004 günü West Rand’daki Carletonville meydanında 112. atlayışını yapmak üzere uçağa bindi. 11.000’≈ 3.350 metre yükseklikte uçağı terk etti. Birçok hareket ve figürden sonra 160km/h hıza ulaşmıştı. Uçaktan ayrılışından 45 saniye sonra yere daha yavaş ve yumuşak iniş için paraşütün açma halkasını çekti. Ne var ki, paraşütü tam açılmadı. Bu kez yedek paraşütün açma halkasını kuvvetlice, adeta koparırcasına çekti. Yedek paraşüt açıldı açılmasına, ancak bu sefer de paraşütün bazı bağları koptu ve diğer paraşütün ipleriyle birbirine dolaştı.

C. McKenzie yere doğru döne döne ve gittikçe hızlanarak alçalırken, birbirine dolaşmış bağları açıp yedek paraşütünü şişirmeye çalıştıysa da pek başarılı olamamıştı. Bu arada paraşüt hocasının, eğitimin ilk başlarında söyledikleri kulaklarında yankılanmıştı: “Eğer paraşüt iplerinden bazıları kopmuşsa başınız ciddi olarak beladadır!” Hâlihazırda birçok paraşüt ipi kopmuş ve kordonlarla birbirine dolanarak paraşütün düzensiz bir şekilde dönerek hızla düşmesine neden olmaktaydı.

Yere çarpmasına çok az kala birden yüksek gerilim hattına çarparak zıplamıştı. Tele çarpma çok usturuplu olmuş, öyle ki her iki ayak tabanıyla tele vurunca, yüksek gerilimden hiç zarar görmediği gibi düşmenin hız ve şiddetini azaltarak yere sağ salim inmesini sağlamıştı. Ancak yine de yere sertçe çarpmıştı. C. McKenzie başlangıçta acı ve korkudan öldüğünü zannetmesine rağmen az sonra gözlerini açmıştı. Birazcık kendine gelince nefes aldığını ve hayatta olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Çok sevinirken yine de yaralanmaktan kurtulamamıştı…

Daha sonra hastanede yatarken gazeteciyle yaptığı röportajda, havada kontrolsüz düşerken çok net hatırladığı şeyin ölmekten fazlasıyla korktuğuydu. Yerde yatarken, düşmenin ilk şoku geçtikten sonra ilk hissettikleri biraz susuzluk ve baş dönmesiydi. Hastanedeki ilk muayenesinde -onca badireden sonra- doktorlar pelvis kemiğinin çatladığını, biraz ezik ve çürüklerle büyük beladan sıyrıldığını söylemişlerdi. C. McKenzie’ye göre bu, sadece bir kaza olup, atlayışlara devam edeceğini belirtmişti. Elbette C. McKenzie’nin küçük bir çatlakla yaşamını sürdürmesi inanılmaz bir mucizeydi… Kulüpteki paraşüt öğretmenlerine göre hem ana hem de yedek paraşütün de arızalanmasının inanılmayacak derecede küçük bir olasılık olduğu ve şimdiye kadar böyle bir olayın dünyada ilk kez olduğunu belirtmişlerdi.

ŞANSSIZ SKYDIVER

16 yaşının cevvaliyetiyle Rus asıllı Vika Obvalenicheva her türlü açık hava sporundan keyif almaktaydı. Mart 2005 te Vologda şehrindeki skydiving kulübüne katılmıştı. Kulüp öğretmenleri yeni üyelerine ebeveynlerin izinleri olmadan bu spora başlayamayacaklarını açıkça belirtmişlerdi. Yine de kulüp yöneticisi, Vika’nın güvenli ısrarına güvenerek ebeveyn iznini sonradan getirme talebini kabul etmişti. Ne var ki, gerçekte annesi ve üvey babası buna kesinlikle karşı çıkmış bu sporu yapmasını yasaklamışlardı. Ama Vika bildiğini okumaya devam etmişti…

Kısa süren başlangıç eğitiminden sonra Vika ve diğer üç yeni katılan acemiler, küçük bir uçakla ilk paraşütle serbest atlama deneyimi için gökyüzüne çıkıp 2.400 metreden atlayışa başlamışlardı. Dört acemi uçağı terk ettikten sonra, bir tek Vika’nın ana paraşütü açılmamıştı. (Daha sonra öğretmenleri korku ve /veya şoktan ana paraşütün açma halkasını yeterince kuvvetle çekmediğini belirtmişlerdi.) Ardından Vika yedek paraşütünü bir şekilde açmıştı. Genelde ana paraşüt kadar istikrarlı alçalış yapmayan yedek paraşütü deneyimsiz Vika gerektiği gibi kontrol edip yönetememişti. Yere yaklaşırken yedek paraşütün kordonları yüksek voltajlı enerji nakil hatlarına dolanınca Vika çok şiddetli elektrik şokuna maruz kalmıştı.

Paraşütçülerin uçağı yere iner inmez atlayış lideri ve iki doktor kulübün helikopteriyle, Vika’nın düştüğü yere ulaşmak için derhal havalanmışlardı. Planları, önce teller ve iplere dolaşmış Vika’yı kurtarmak, ardından en yakın hastaneye ulaştırmaktı.

Vika için her bir dakikanın değerli olduğunu bilen helikopter pilotu hastaneye inişte maalesef kaza yapmıştı. Pilot telaştan, oniki katlı hastane ile yanındaki beş katlı destek binalarını birbirine bağlayan alüminyum bağlantıyı görmemişti. İnişte helikopter bağlantıya çarpınca kontrolden çıkmış,  yere 30 metre yükseklikten düşerek çarpmıştı. Doktorlar ve hastalar gördükleri manzaradan dehşete kapılmışlardı. Zira ana pervane parçalanarak helikopterde bulunan herkesi öldürmüştü.

Aslında hastanenin doktorları öyküyü dinleyince Vika’nın ikinci kaza öncesinden yaşamını yitirdiğine inandıklarını belirtmişlerdi. Ne var ki olaydan iki gün sonra mahkemenin bilirkişileri, tellerden kurtarılma işleminin doğru yapılması halinde kızın elektrik şokunu atlatarak yaşamının kurtarılabileceğini açıklamışlardı…

ALÜMİNYUM BAHÇE SANDALYESİ İLE UÇUŞ

Larry Walters, Kaliforniya’da kamyon şoförlüğü yapmaktaydı. Her zaman uçmanın hayallerini kurmasına rağmen hava kuvvetlerinin pilotaj muayenesinde görme bozukluğu nedeniyle başarılı olamamış, bu yüzden de rüyasını bir türlü gerçekleştirememişti. Daha sonra aklına gelen parlak fikirle uçma hayalini gerçekleştirebilecekti. 45 adet 2.4 metre yarıçapında meteoroloji balonu satın aldı. Bir şekilde helyum gazını dolaylı yoldan elde etti. Ardından sadece 42 adet helyum gazı ile doldurulmuş balonları alüminyum bahçe sandalyesine bağladı. Daha sonra San Pedro’daki sevgilisinin yanına gitmek için kendisini 2 Temmuz 1982 günü atmosfere saldı.

Çepeçevresi minderlerle kaplı bahçe sandalyesine uçuşta gerekli olabilecek bir sürü erzak ve malzemeyi yerleştirmeyi ihmal etmemişti. Neler yoktu ki; iki galonluk bir soda, cips paketleri, bira, sandviç, paraşüt, hava trafik kanalı olan el telsizi, balonları patlatarak aşağı inmeye yarayacak saçmalı özel tabanca, sonradan ne kadar eğlenceliydi, keşke resmini çekebilseydim diye pişman olmamak için kamera vb. eşyalar…

Larry balonların uçabilme özelliğinin o kadar güçlü olabileceğini tahmin etmemişti. Yere bağlantı iplerinden birini arkadaşı çözer çözmez ilginç hava aracı gökyüzüne fırlarken diğer kanca ipini de koparmıştı. Kalkıştaki sarsıntıda gözlüğünü de düşürerek yitirmişti. Larry, Los Angeles vadisinde uçarken yaklaşık 16.000’≈4.876 metreye tırmanmıştı. Havada iki tane yolcu uçağıyla karşılaşmıştı. Uçakların pilotları tarafından hava trafik ünitesine acayip bir objenin varlığı ve konumu bildirilmişti…

Bulunduğu irtifada hava soğuk olup Larry üşümeye başlayınca balonlarına -alçaltmak için-tabancasıyla ateş etmişti. Önceden düşündüğü gibi balonların bir kısmı patlayarak alçalmaya başladı. Sonuçta Long Beach’te meskûn olmayan bir yere inerken balonları yüksek gerilim hatlarına dolaştı. Kendisine hiçbir şey olmamasına rağmen yörede bir süre elektrik kesintisi olmuştu. Toplam uçuşu yaklaşık 45 dakika sürerken yatay olarak 193Nm≈ 310 kilometre yol kat etmişti…  Ardından yerel polis kendisini hemen tutuklamıştı.

Larry Walters uçuştan hemen önce

Daha sonra New York Times gazetesinin muhabiriyle yaptığı söyleşide “Bir şeyler yapmalıydım, hayatım çok monotondu. Şimdi rüyalarımı eğlenceli biçimde gerçekleştirdiğim ve insanları azıcık güldürebildiğim için mutluyum” demişti. Ne var ki, FAA (Amerika Sivil Havacılık İdaresi) kendisiyle aynı düşüncede değildi. Hemen 1.500 US$ ceza kesti. Ceza nedenleri arasında tescil sertifikası olmayan bir araçla izinsiz uçuş yapmak, alıcı-verici telsiz irtibatı olmadan ve trafik kontrolörüne rapor vermeden,  terminal hava sahalarını izinsiz kat etmesi esas suçlarıydı. Eğer geçerli bir pilot lisansı olsaydı cezası tecil edilebilecekti.

Öte yandan Dallas Bonehead kulübünün özel balon ödülünü kazanmıştı. Kümeli balonlarla en yüksek irtifaya çıkarak gayri resmi bir rekor kırmıştı. Ancak rekor uçuşu sertifikasız ve izinsiz olduğu için resmi rekor olarak sayılmadı. Birçok televizyon programına konuk olup yazılı basında yer alarak kısa süreli ilgi odağı olmuştu.

Larry bu tuhaf aracına daha sonra “Inspiration-1 (Esin-1)” ismini vermişti. Özellikle komşu çocukları uçuştan sonra araca büyük hayranlık duymuşlardı. En büyük pişmanlığı ise Smithsonian Müzesinin bu aracı sergileme isteğini gerçekleştirememesiydi. Zira alüminyum sandalye bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Ancak yıllar sonra tekrar bulunarak San Diego Air and Space Müzesinde 2014 yılından itibaren sergilenmeye başlamıştı.

Larry Walters 1993 yılında intihar ederek yaşamına son vermişti… Bu uçuştan sonra başta Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli yörelerinde başarılı ve başarısız (ölümle sonuçlanan) çeşitli denemeler yapılmıştı.

UYKU ZAMANI

Hayli karışık ama birbiriyle paralelliği olan cevaplanmamış bazı sorular var. Bununla birlikte bazen bir kaza olduğunda araştırmalar, varsayımlar, konuşmalar ve tartışmalar problemin çözümünü olumlu bir yöne götürebilir. Çok soyut bir başlangıç oldu değil mi?

Efendim 1983 yılında pilot Carolyn Cascio, bir yolcusuyla birlikte Cessna 172 tipi (tek motorlu ve pervaneli) uçağıyla Bahama adalarından biri olan Grand Turk’e uçuyordu. Hava çok güzeldi. Uçak meydana yaklaştığında kule operatörü defalarca pilotu arayarak temas kurmaya ve gelenin hangi trafik olduğunu anlamaya çalışmıştı. Ancak sonuç olumsuzdu ve başlangıçta hiçbir cevap alamamıştı. Uçak sakin bir şekilde meydan üzerinde bekleme paternine girmişti. Ne var ki, yerdeki görevlilerin şaşkınlığı giderek artmıştı. Üstelik uçaktan hiçbir şekilde acil tehlike işareti gelmemekte, her şeyiyle normal gözükmekteydi. Artık uçağın bilgilerine kule yetkilileri ulaşabilmişti. Ayrıca pilot Carolyn’in lisanslı, uçak tipinde ve bölge üzerinde deneyimli olduğu da tüm meydan yetkililerince çok iyi bilinmekteydi. Problem ne olabilirdi? Kule görevlileri tekrar tekrar sorunu ve niyetinin ne olduğunu sormaya devam ediyorlardı. Acayip ve kaygı verici bir şeyler olmalıydı: Görünüşe göre Carolyn, telsiz mandalını basılı bırakmış, yolcusuyla konuşmaları kuleden duyulmaktaydı. Carolyn’e göre de aşağıda bir tuhaflık vardı: Zira aşağıda ne bir ev, ne meydan, hiçbir şey görünmüyordu. Bu yüzden pilot yanlış yerde beklemeye girdiğini tahmin etmekteydi. Yüksek sesli düşüncelerine yolcusu da hem fikirdi. Oysa Carolyn’in hesaplamalarına göre Grand Turk’e gelmiş olmalıydılar! Bu yüzden bekleme dönüşüne devam etmekteydi.

Gerçekte bir şeyler yanlış olmalıydı, çünkü meydanda hava tamamen açıktı. Kule operatörü umutsuzca radyo teması kurmaya çalışıyor bir türlü başarılı olamıyordu. Kulenin telsizinden son defa Carolyn’in soğukkanlı sorusu duyuldu: “Bu durumdan bir çıkış yolu yok mudur?” Ardından pilot başka bir adaya doğru uçmaya karar verip sola keskin bir yatışla okyanusa doğru dönmüştü. Daha sonra da ne uçaktan, ne Carolyn’den ne de yolcudan haber alınamamıştı. Aslında meydan üzerinde ve civarında havanın güzel olmasına rağmen pilotu bu yanlışa sokan, meydanı görünmez kılan nedir bilinmez? Hiç kuşkusuz ileride daha fazla bilgi sahibi olunca bu olaya mantıklı bir açıklama getirilecektir. Ama bu günlerde olay, hala bilinmezliğini korumaktadır.

VESNA VULOVIC

Belgrad’da yaşayan Vesna, JAT (Eski Yugoslavya Havayolları) şirketine hostes olarak girmişti. İşe başlayalı altı ay olmasına rağmen kesin bir kontratı da yoktu. 26 Ocak 1972 günü DC-9 tipi uçakta görevli bulunuyordu. 28 yolcu ve ekiple birlikte Çekoslovakya üzerinde uçarken bir patlama olmuştu. Ustashe Croation isimli ayrılıkçı grup tarafından kargo bölümüne yerleştirilen bomba, 33.000’≈ 10.058 metre yükseklikte iken patlamıştı.

Vesna Vulovic ve uçağın enkazı

Parçalarına ayrılan uçak dağlık alana düşmesine rağmen herkesin öldüğü kazada bir tek Vesna hayatta kalmıştı. Elbette şüpheli kafatası çatlağı, iki kırık bacak, üç kırık omur ki bir tanesi tamamen un ufak olmuş, belden aşağısı tutmaz, felçli bir şekilde sağ kalmıştı. 22 yaşına kadar uçağa binmek şöyle dursun, Vesna’nın uçmak, uçak konusunda bilgisi bile yoktu. Daha sonra yapılan görüşmelerde başka bir Vesna vardı. Çünkü kazadan sonra kısmi hafıza kaybı olmuş, hiçbir şey hatırlamamaktaydı. Daha sonra yerde kendisini ilk bulan emekli hemşireden neler olduğuna dair bilgilerin bir kısmını yavaş yavaş öğrenecekti.

Vesna’yı ilk bulan B. Henke onun gövde parçasının iç yanında baş aşağı pozisyonda ve bir meslektaşının da üstünde olduğunu söylemişti. Ayrıca parçalanmış ikram arabasının onu uçak içine hapsettiğini eklemişti. II. Dünya savaşında Hitler’in ordusunda faal hemşire olan Henke, kazaya doğru müdahale etme konusunda oldukça deneyimliydi ki bu da Vesna için büyük bir şanstı.

Hastanede, kazadan üç gün sonra uyanarak komadan çıkmıştı. Ebeveynlerini başucunda gören Vesna, kazayla ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu. Sadece,  gitmeyi çok istediği Kopenhag gezisi öncesi Lübliana’da olduğunu sanmaktaydı.

Öte yandan hiç kimsenin kazadan nasıl hayatta kaldığına dair kesin bilgisi yoktu. Örneğin fizikçilerin hesaplamasına göre 2.000’≈ 610 metre yükseklikten düşen bir vücudun hızı, havanın direncine rağmen 120Nm/h ≈ 222Km/h ulaşabiliyordu. Vesna’yı kurtaran faktörler için teorilerden biri, onun kuyruk bölümünde olduğu ve düşerken bir tür burgaca (bir tür viril) girerek geri sürüklemeyle birlikte hızın çok fazla artmadığıydı. Diğer bir varsayıma göre uçak, dağın uygun eğimdeki yamacına çarptıktan sonra onun bulunduğu bölümün, yine uygun bir açıyla uçuşuna devam ederek ileri momentin gittikçe azalarak yere temas ettiğiydi. Tabii ki daha bir sürü felaket teorileri de vardı.

Hastanede birkaç ay yattıktan ve bir dizi ameliyattan sonra Vesna önce yürümeye başlamıştı. Bu arada ayrılıkçı gerillalara karşı önlem olarak hasta koğuşunu polis korurken sağlık görevlileri ve anne babasından başkan hiç kimse içeriye sokulmuyordu.

Sağlığına yeniden kavuşan Vesna, tekrar uçmak istemesine rağmen JAT yetkilileri buna izin vermemişlerdi. Neden olarak şirketin trajedisini yolculara hatırlatan öznenin uçakta bulunmasını istememişler, buna karşın yer görevinde istihdam etmişlerdi.

Kazadan 18 yıl sonra o sıralarda ülke yönetimini elinde tutan diktatör Sloban Miloseviç’e muhalif olması nedeniyle zorunlu emekliye sevk edilmişti. Emekli yaşamında Miloseviç’e karşı Belgrat’ta birçok eylemde ön saflarda yer almış, polis tarafından tutuklanmıştı. Ancak iktidar, ulusal kahramana dönüşen Vesna’ya çok fazla baskı yapmaktan kaçınmıştı.

Vesna’nın mucizevi kurtuluşu Guinness Rekorlarına girmişti. 1997 yılında kendisini kurtaranlarla birlikte, kazada yaşamını yitirenlerin anısına dikilen anıta çiçek koymuştu. 2016 yılında yaşamını yitirmişti.

BAŞVURULAN KAYNAKLAR:

*Flying’s Strangest Moments (John Harding – Robinson Books, 2006)

*The History of Aviation (Robert Jackson - Barnes& Noble, 2007)

*www.thisdayinaviation

*www.42doit.com

*https://darwinawards.com

*The Telegraph Gazetesi

*The Independent Gazetesi

*The Guardian Gazetesi

*New York Times Gazetesi

*BBC News

*Wikipedia


E-posta   Facebook   Twitter     Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR    Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
 

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
 
   
 
Emekli
28 Nisan 2021 Çarşamba 15:24
Havacılık tarihinden ilginç sayfaları bize sunan yazarı tebrik ederim.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
Elf
26 Nisan 2021 Pazartesi 10:41
Emeğinize sağlık, teşekkürler.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
Saffet
21 Nisan 2021 Çarşamba 16:54
İnanılır gibi değil, çok ilginç olaylar.
Katılıyorum  Katılmıyorum  
Puan verilmemiş
 
FACEBOOK YORUM Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
İbrahim Köktener
PEGASUS’UN FARKI
İbrahim Köktener
Engin Aksüt
KOKPİTTE TEK PİLOT
Engin Aksüt
Osman Gazi Baykal
HAVACILIK ŞİİRLERİ-III
Osman Gazi Baykal
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç
HAVACILIKTA YAPAY ZEKÂLAR
Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç
Tuğba İncel
GERMANWINGS KAZASI DAVASI SÜRÜYOR
Tuğba İncel
Faruk Sayılır
UCUZ HAYATLAR
Faruk Sayılır
ÇOK OKUNANLAR
  FOTO GALERİ
SİNGAPUR AIRSHOW-2020

SİNGAPUR AIRSHOW-2020

  VİDEO GALERİ
ENGELLERİN AŞILDIĞI HAVALİMANI

ENGELLERİN AŞILDIĞI HAVALİMANI

  GÜNÜN MANŞETLERİ
 
YOLCU KAPIYI AÇMAK İSTEDİ
ABD'DE UÇAK KAZASI
HAVELTED GÜNÜ KUTLU OLSUN
TRUMP'TAN BEKLENTİLER
LODOS VE YAĞIŞTA ZOR ANLAR
İSG'DE 'FIRTINA' İPTALLERİ
THY'YE FİNANSMAN ÖDÜLÜ
İGA'NIN YENİ KONUĞU: ICELANDAIR
YENİ BOYASIYLA 'HÜRJET'
TAV GÜVENLİK VADİSTANBUL'DA
 
  UÇUŞ BİLGİLERİ
İç Hatlar Dış Hatlar
Geliş Gidiş Geliş Gidiş
  İstanbul Havalimanı
  Sabiha Gökçen
  Ankara
  Antalya
  HAVA DURUMU
  İstanbul
Pazar Pazartesi Salı
24 / 28 °C 24 / 30 °C 23 / 29 °C
  ARŞİV
 
   
 
 
UNUTMAYACAĞIZ...
 
Onur Güntürkün
 
 
UNUTMAYACAĞIZ…
 
Ünal Başusta

  •Künye
  •İletişim
  •Havacılık Haberleri
  •Röportaj
  •Türkiye'den
  •Dünyadan
  •Seyahat Rotası
  •Havacılık
  •Uçuş Eğitim
  •Havalimanları
  •Göklere Veda
  •Havacılık Emekçileri
  •Havacılık
  •Reklam Videoları
  •Röportaj
  •Video Haber
  •pilot
  •kabin memuru
  •Emirates
  •American Airlines
  •uydu