Başlığın biraz dikkatlice okuyunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Uluslararası Hava Alanı (International AirPort) sözcüklerinin baş harflerinin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir isim olduğu anlaşılmakta… C ve R harflerinden gerisi “teiyap” olarak okunduğunda da Cumhurbaşkanımızın adı ortaya çıkıyor. Son bölümünün ingilizce yazılmasının nedeni de sayın devlet başkanımızın bir dünya lideri olmasından kaynaklanıyor.
Bizim sitede İbrahim Köktener “Malumun İlamı” başlığı ile yazdığı yazıda durumu detaylarıyla anlattı. Ve ona gelen yorumlardan birinde; bu işlemin gayet normal olduğu ve ülkesine böylesine hizmet etmiş bir kişinin adının bu büyük esere verilmesinin yerinde bir karar olduğu vurgulanırken, benim de anlayamadığım bazı tepki sahipleri, o kişiyi “yalakalıkla” suçladılar. Oysa yorumcu haklı olarak New York’taki JFK havaalanını örnek gösterirken hiç olmazsa kıyaslamayı Atatürk ile yapmamış oldu. Cidde’deki King Abdulaziz Airbort’u (Araplar alfabelerinde p harfi olmadığından ‘airbort’ der) örnek verseydi daha doğru bir mukayese yapmış olurdu. Böylece biz de bundan sonra Arap ülkelerinde olduğu gibi hava trafik konuşmalarını “selamunaleykum” ile başlatıp “inşallah” ile bitiririz.
Baştaki Cumhurbaşkanı sıfatının nedeni ise RTE’nin, halkımızın özgür iradesiyle seçtiği ilk Cumhurbaşkanı olmasıdır. Gerçi Kenan Evren de Anayasa Oylaması ayağıyla kendini Cumhurbaşkanı seçtirmişti hem de Tayyip’ten iki kat fazla oy alarak ama bu kadar benzerlik de yakışır.
Yine bazı paraleller, 3. havaalanının çok gereksiz olduğunu, yer seçiminin yanlış olduğunu, çeşitli nedenlerle alanın işletilmesi sırasında çok sorunla karşılaşılacağı ve doğanın geri dönüşü mümkün olmayan bir biçimde tahrip edileceği, çok yakın oluşlarının operasyonel sakıncaları yüzünden Yeşilköy’deki havaalanının zaman içinde kaldırılarak böylece Atatürk’ün adının da silinmiş olacağı spekülasyonlarını yapıp durmaktalar. Bunların inine girilsin inine...
Bakın ülkenin haline herşey tamam, herkes mutlu. Çiftçinin tüm derdine çare olmuş koca Ziraat Bankası bile yapacak işi kalmayınca CRTEIAP’a garantör olmuş. Olacak tabii, sayın halkımızın gerçekleri öğrenebilmeleri için, ilkeli ve haysiyetli milli medyamızı ayağa kaldırma amacıyla kurulan havuz sistemine basın özgürlüğü adına milyonlarca Amerikan Lirası bağış yapmış ve muhterem milletimizin kulağına koymuş saygıdeğer işadamlarımıza çiftçinin bankası (TC’si kalktığı için devletin diyemiyoruz) koltuk çıkmayacak da ne yapacak?
Ayrıca tamamlandıktan sonra benzerlerinden çok farklı özellikleri olan bir havaalanı olarak tüm dünyanın hayranlığını kazanacak. Duyumlarımıza göre halkımızın büyük israrına binaen, havaalanı içinde dört minareli ve her bir minaresinde üçer şerefesi bulunan bir cami alanla birlikte faaliyete geçecek. Devlet büyüğümüzün anne ya da babasının adının bu camiye verilmesi son derece uygun olacaktır. Farklılık bununla bitmeyecektir. Havaalanının deniz seviyesinde olmasına karşın arazi yapısının özelliklerinden ötürü burada da “sıfırlama çalışması” yapılması zorunludur. Ne var ki, sıfırlama işlemi genellikle boşaltılarak yapılmakta iken bu defa doldurmak suretiyle yapılacaktır inşallah… Sıfırlama ve Vakıflar konusundaki unutulmaz hizmetleri sayesinde tarihe altın harflerle geçen sayın mahdum Bilal Erdoğan’ın adının özellikle yabancı önemli ve hayırsever işadamları karşılama ve uğurlama salonlarına verilmesi ne kadar isabetli olur.
Eh, ne de olsa eski mesleğimiz uçuculuk olunca işe bir de o açıdan bakmak istedim. Yani hava trafiği ve hava–yer konuşmaları. Örneğin THY’nin ana üssü İstanbul Atatürk Havaalanı, ama eski ismi Yeşilköy olduğu için yıllar boyunca tüm konuşmalar “Yeşilköy kule”, “Yeşilköy yer kontrol” diye yapıldı. Şimdi ise yeni havaalanının ilk ve tek ismi RTE olunca telsiz konuşmaları nasıl olacak?
Çağrı adları; “Recep kontrol”, “Recep Yaklaşma” ve “Recep kule” şeklinde tecelli ederse devlet büyüğümüzün adı bazı kötü niyetliler tarafından istismar konusu yapılabilir mi? Hemen “hayır yapılamaz” dememeli ve önlemleri alınmalıdır.
Mesela; “yakıtı sıfırladım, Receb’e acil inecem” veya “Recep’ten pas geçtim” ya da “Recep’ten vazgeçtim, Sabiha’ya gidiyorum” gibi... Sadece uçaklar mı? Yer çalışanları da bu istismara katılabilir. Şöyle ki; “Paralel pist kapatıldı, bu yüzden Recep’te yoğunluk var” veya “Receb’in havası bozuldu sizi başka yerlere yönlendireceğiz” ya da “Receb’in tüm sistemleri çöktü herkes başının çaresine baksın” gibi... Bazen buna yolcular da katılabilir; “Recep’te bir rötar vardı, bir rötar vardı burnumuzdan geldi bir daha mı?.. asla Recep’ten binmem” gibi... Bu bakımdan konuyla ilgili bir yasa çıkararak bu tür spekülasyon, iftira ve ülkemizdeki ilerlemenin önünü kesecek dış mihraklı oyunlarla “Gezi” tipi kalkışmaların yasaklanması gerekmektedir. Ancak bu surette yeni CRTEIAP hayırlara vesile olacaktır.
Cümleten hayırlı uçuşlar.