“İnsanlara hatırlatmak isteriz: Bulutlar atmosferin ruh halinin ifadeleridir. Bir insanın yüz ifadesi gibi okunabilirler.”
Bulut Sevenler Derneği
1) MİTOLOJİ, EFSANE ve İNANÇLARDA BULUT:
Orta Asya halklarında bulut kökü (bul-bol) üretme, yapma, oluşturma, bolluk getiren kavramlarıyla bağlantılıdır. Kâşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t Türk kitabında isim olarak bulut= bulıt, bulıtlan=bulutlanmak, bulıt örlenmek= bulutların gökyüzünde belirmesi anlamlarıyla yer almaktadır.
Orta Asya Türklerinde Bolit Isı (Bulut iyesi) yani bulun koruyucu ruhu olarak geçmektedir. Yağmurun koruyucu ruhu da bulutlara bağlıdır. Uygurlarda Bulut Kızları (bazen Uygur Kızları) olarak geçmektedir. Bunlar yedi kardeş olup inanışlarına göre çok eski zamanlarda ölmüşlerdir.
Avustralya’daki Aborjin mitolojisinin esas varlığı olan Wodjinalar, bireylerin rüyalarında mağaralara inen bulut ve yağmur ruhlarıdır. İçlerinden biri gökyüzüne yükselerek samanyolunu oluşturmuştur. Ayrıca Aborjinlerin hava tanrısı “Mamaragan” olup, inanışlarına göre gökyüzü boyunca kara bir bulutu sürer: Ağaçlara ve insanlara yıldırım savurur.
Japon mitolojisinde “Ryujin”, hava durumu tanrıları olan “Rajinler’in” en önemlisidir. Çoğunlukla kara bulutlar ve sisi oluşturur. Japonların gök gürültüsü ve yıldırım tanrısı, 1274 yılında Moğolların istilasını önlerken bir bulut üzerine oturup düşman gemilerinin üzerine yıldırım oklarını yağdırdığına inanılmaktadır.
Çinlilerde maymun kral “Sun Wu-Kung”, Batı Gökyüzündeki eski kutsal Buda yazılarını Çin’e getirmek için yolculuğunda, bir buluttan diğerine sıçrayarak yaptığı Bulut Dansıyla bunu başarmıştı. Yine Çin’de pembe bulutlar talih ve mutluluğu simgeler. Çin peyzaj resimlerinde sis doğaüstü müdahaleyle ilişkilendirilmektedir. Çin’de Taoculuğun kurucusu filozof Lao Tzu, gün batımındaki kırmızı bulutları olumlu bir işaret kabul ederdi. Ona göre kırmızı ve sarı, kozmik ayrımın renkleri olup, bunlar güzel adakların sunulduğu tepeler üzerinde belirirdi.
Eski Hindu ve Budist inanışlarına göre kümülüs bulutları fillerin ruhsal akrabalarıdır. Fillere tapınma nedenlerinden biri de kavurucu sıcakların ardından yağmur getireceklerine inanmalarıdır. Ayinlerde fillere verilen “Megha” adı klasik Hintçe’de bulut anlamındadır. Yine Sanskrit kültürünün yaratılış efsanesinde zamanın başlangıcında yer alan beyaz fillerin, uçabildikleri ve istedikleri an şekil değiştirip yağmur yağdırabilme gücüne sahip olduklarına inanılır. Hintlilerin kadim din kitabı Veda’larda bulutlara yakıştırılan isim inektir, dolayısıyla yağışlar da kutsal sütle çağrıştırılmaktadır.
Antik Yunan’da tanrı Zeus, gökyüzünün sahibi olup, bulutları toplayandı. Karısı Hera’nın peşinde koşan Ixion’un amacını öğrenmek için karısına benzeyen bir bulut yapar. Ixion bulutla işi pişirince Zeus onu öldürmüştü. Daha sonra bu birleşme sonucu buluttan başı insan, gövdesi at olan Sentor (Kentuar) dünyaya gelmişti. Yunan mitolojisine göre bulutlar Tanrı Apollon’un sürülerini temsil eder. Antik Yunan’da bulutlar, tanrının sevdiği savaşçıları ve orduları koruyan, saklayan öğedir. Trakya’da yaşayan rüzgâr tanrısı Bareas, Atina kralının kızı Oritre’yi bir bulutun içinde kaçırmıştır. Afrodit Paris’i Menelaos’un saldırısından korumak için bulutlara saklamıştı. Venüs, kahraman Diomedes tarafından yakalanan oğlu Ene’yi bir buluta sararak kurtarmıştı. Olympos tanrıları dünyaya, bulutlara sarılarak inmekteydi.
Fırtına bulutları (veya yoğun renkli bulutlar) genellikle tanrısal öfkeyi, cezayı hatta kötü talihi simgelemektedir. Örneğin Pandora içinde kötülük ve belanın bulunduğu sandığı açınca büyük bir bulut şeklinde bunlar yayılmıştı.
Kenya ve Tanzanya’da bulunan Masai kabilelerinin yaratıcı tanrısı “Ngai”, öfkeliyken kırmızı, keyifliyken siyah bulut olarak göründüğüne inanılmaktadır.
İskandinav mitolojisinde bulutlar tanrı Odin’in hizmetkârlarıdır. Savaş meydanlarının üzerinde uçarak Valhalla (cennet) yolunda ölülere eşlik eden Valkyrie’nin küheylanlarıdır. Kuzey mitolojisinde savaş tanrısı Thor’un evi bulutların üzerindedir.
Bazı eski inanışlarda bulut, dünyalar arasında geçiş yoludur. Bulut gizleyendir ve tanrısal gücün anlaşılabilirliğini sağlayan bir öğe olup, gökyüzü bunun anlatımıdır. Dünyanın yaratılmasından sonra kaosun köpüğüdür.
Eski Ahit’te şeffaf, opak ve fark edilemeyen bulut, tanrısal gizin bir sembolüdür. Cennet ile dünya arasında yarı yol olan bulut, tanrısal yüceliği belirtir. Yine eski Ahit’in ikinci kitabı Exodus’ta, toplu göç esnasında çölde ve tapınakta ortaya çıkan bulut, tanrının varlığını belirlerken kendisi de onun içindedir. Kölelikten kurtulan İsrail kavmine yol göstererek bulut sütunu içinde onları çölden geçirir.
Göksel çağrışımları nedeniyle bulutlar ilâhi varlıkla ilişkilendirilir. Hıristiyanlığın ilk belgesi olan Didake’ye göre dünya, Mesih’in gökten bulutlarla ineceğini görecektir. Ayrıca bulut imgesine İsa’nın dirilişinin ardından göğe yükselişinde de rastlanılmaktadır. Yine ölüm döşeğindeki Meryem’in göğe bir bulut üzerinde yükseldiği anlatılmaktadır. Tanrı, ortaçağa kadar Hıristiyan ikonografisinde sıklıkla buluttan çıkmış bir el veya göz olarak gösterilmişlerdi. Rönesansla birlikte dini resimlerde bulutlar tanrının destek aldığı dayanaklar şeklinde sıklıkla kullanılmışlardı.
İslam Bâtıni inancına göre Allah, tezahüründen önce bulut halindeydi. Kuran’da bulut, tanrısal güçle ilişkilendirilmiş olup, onun varlığının kanıtlarından birisidir. “Sizi bulutların gölgesiyle örttük, üstünüze Allah’ın iyiliğini ve rahmetini indirdik” ayeti bunun bir örneğidir. Başka bir hadiste Tanrının göğün çekirdeğinde bir noktada, bir tür peçe-bulutun arkasında durduğu söylenmektedir. Yine Kuran’da Tanrının bulutları ittiğini, onlara yön verdiği, üst üste yığdığı anlatılır. İlâhi öfkenin mutlak yorumcusu olarak kabul eder.
1937 yılında Haydarabat’ta kurulan Brahama Kumaris öğretisinde bulutlar, Yogilerin manevi yolculuklarında kayboldukları anları göstermektedir. Bulutlar Yogilere Tanrının “yüce ışığı” arasına giren engelleri simgelemektedir.
***
Kadim Yunan düşünürlerinden Xenophanes güneşin bir ateş bulutu olduğunu söylemişti. Aristoteles’in hava durumu hakkında çağına göre oldukça yetkin fikirleri vardı. Ona göre güneş, toprak ve suyu ısıtınca bir araya gelerek yağmur ve karı oluşturan buharları, aynı zamanda rüzgârı oluşturan gazları üretiyordu.
M.Ö’den başlayarak yüzyıllar boyunca ressamlar, yazarlar ve şairler bulutlarla ilgili dolaylı veya doğrudan çalışmalar yapmışlardı.
Çin ve Japon şiirinde bulutlar başlı başına bir izlek oluşturur. Fars, Osmanlı vb. minyatür sanatında bulutlar pek yer almazken, Rönesans’tan itibaren Avrupa resim sanatında bulutlar pek belirgin olup, birçok anlamlar yüklenmiştir. Örneğin Fransız ressam Eugene Delacroix, resimlerinde bulut öğesine bolca yer verirken, bulutlar üzerine denemeleri de vardır. Ünlü Alman edebiyatçı Goethe de bulutlarla çok ilgilenen sanatçılardandır. “Meteoroloji Kuram Denemesi”, 1820 de basılan “Bulut Gözlemleme Günlüğü” ve ölümünden sonra yayımlanan “Bulutların Biçimleri” isimli denemeleri çağının oldukça ilerisindeydi.
***
Büyük Britanya’da şanssız ve mutsuz insanlar için “Üzerinde bulut geziyor” deyişine karşın İran’da birisinin kutsanmış ya da şanslı olduğunu belirtmek için “Göğünüz hep bulutlarla kaplı” denilmektedir.
Toplumuzda “Bir bulutla kış olmaz” ve çobanlarla denizciler için “Sabahın (gökyüzü) kızartısı akşamı kış eder, akşamın kızartısı sabahı güz eder”, “Sabah dağ gibiyse, akşam çeşme gibidir (hızlı Kümülonimbüs oluşumunu gözleyenler)” gibi deyişleri ilginçtir. Ayrıca yüzyıllarca yapılan gözlemler sonucu yörelere göre değişen bulut, kapalılık ve yağışla ilgili özel ifadeler vardır.
Devam edecek…