Baba yadigârı güzel bir eviniz olsa, tahtakuruları üredi diye orayı tümden terk etmeyi mi düşünürsünüz, yoksa ilaçlayıp temizleyip yeniden oturmayı mı? FETÖ’nün hain darbe girişimine alet olan bir kısım askeri okul öğrencileri ve bazı pilotları tırı-vırı sağlık sorunları bahanesiyle ihraç eden bazı çeteci askeri doktorlar var diye, tüm askeri okulları ve askeri hastaneleri lağvetmek, pire için yorgan yakmak gibi bir şeydir.
1. Askeri okullar: Nasıl ki Galatasaray, Robert, Kabataş, vb. gibi lise binaları sıradan yapılar değilse; Kuleli, Işıklar ve Heybeliada Askeri Liseleri de kişilikli binalardır ve onların ambiyansı, oralardan geçen insanların ruhlarına siner, öğrenciler binaların sembolize ettiği aidiyetlerinden derin bir gurur duyarlar. Bunlar, her köşesinde acı-tatlı anıların asılı olduğu müesseselerdir, tarihi ve kültürel kişilikleri vardır. Binalardan çok daha önemlisi, onlarla bütünleşmiş ve başarıyı arttıran bir kültürden söz ediyoruz. İnsanların köklerini temsil eden, ruhlarında derin izler bırakan sembollerin muhafazası gerektiğini; belki de yeni ve modern binalarda hissedilmeyen derin bir şeyleri işaret etmeye çalışıyoruz. Bu kesinlikle bir alan savunması, duygusal ve nostaljik tutum değildir.
Askeri liseleri ve harp okullarını darbeci kadrolar yetiştiren tarlalar gibi görmek çok yanlıştır. Buralarda bazı darbeci oluşumlar ya da çürük raporu çeteleri varsa bunları temizlemek hiç zor değildir ve büyük çoğunluğu zaten 3-5 günde kapı dışarı edilmiştir. Askeri lise, harp okulu ve astsubay sınıf okulları oluşturmanın bir rasyoneli olduğunu görmek gerekir. Örneğin imam-hatip lisesi öğrencileri, din adamlarının sahip olması gereken ahlâk, dürüstlük, erdem ve mesleki bilgilerle donatılmak için özel bir eğitim müfredatından geçirilirler. Aynı biçimde askeri okul öğrencileri de ülkesini canı pahasına savunacak gençler olarak özel bir fiziksel ve psikolojik eğitime tabi tutulurlar. Askeri okullar kurmanın amacı, vatan savunmasının ve düşmanla mücadele etmenin yöntemlerini bilen çekirdekten yetişmiş kadrolara sahip olmaktır.
2. Askeri hastaneler: Bu hastaneleri, asker sınıfına ayrıcalıklı tıbbi hizmet veren yerler; askeri doktorları da omuzlarında rütbe taşıyan sağlıkçılar olarak görmek çok yanlıştır. Uçak biçiminde inşa edilmiş olan Eskişehir Hava Hastanesi ile heybetli Haydarpaşa, Gümüşsuyu, Erzurum ve Bursa Askeri Hastaneleri kuru taş binalar değildir; askeri personele daha kapıdan girişte doğru bir adrese geldiği, burada kendisinin ihtimam göreceği ve iyi bakılacağı hissi verir..
Askeri personelin mesleki zorlanmalardan kaynaklı bedensel ve ruhsal rahatsızlıklarını bir devlet hastanesinin sivil doktoru ancak yüzeysel olarak anlayabilir. Bu kişilerin görevlerine özel fiziksel hastalıkları, dışarıdan birine farklı gelen psikolojileri söz konusudur. Onları, onlarla birlikte yaşayan, streslerini bilen, deneyimli askeri hekimler daha iyi bilir.
Örneğin Hava Kuvvetlerine bağlı hastanelerde, pilot ve diğer uçucu personelin mesleğe giriş muayeneleri ve sonraki yıllardaki periyodik sağlık kontrolleri yapılır. Pilot adayları havacılığa uyumlarını ölçen özel psikomotor testlerden geçer. Yetişmiş uçuculara da Eskişehir Hava Hastanesinde belirli aralıklarla fizyolojik eğitim verilir:
- G kuvvetlerine direncinin arttırıldığı insan santrifüjü,
- Üç boyutlu uçuş hareketleri sırasında oryantasyon kaybının eğitiminin yapıldığı vertigo simülatörü,
- İrtifada oksijen azlığının (hipoksi) ve basınç azalmasıyla kabin patlamasının (dekompresyon) etkilerinin gösterildiği hipobarik çember,
- Uçaktan atlama prosedürünün (ejection) uygulandığı simülatör cihazı,
- Gece görüş illüzyonlarının ve gece görüş gözlükleri kullanımında karşılaşılan illüzyonların yaşatıldığı (night vision) eğitim laboratuvarı,
bu merkezde konuşludur.
Bu konularda bilimsel araştırmalar yapılması ve hava ve uzay hekimliği uzman hekimleri yetiştirilmesi 1950’li yıllardan beri GATA sorumluluğunda gerçekleştirilmektedir. Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve GATA, hem TSK’nın ve hem de sivil havacılığımızın ihtiyacı olan uçuş doktorlarını da 1950 yılından bugüne bu merkezde açılan kurslarla yetiştirmektedir. Havacılık tıbbı eğitimi almış olan hekimler ve sofistike eğitim cihazları, uçuculara güven verir.
Hava Kuvvetlerinde 25 yıl hizmet etmiş bir emekli askeri tabip olarak, bir denizaltı personelinin bu özel koşullara gelişen fiziksel ve psikolojik bozukluklarına müdahalede kendimi yeterli bulmazken, bu görevi üstlenmek zorunda kalacak olan Devlet hastanesi uzmanları ne kadar yardımcı olabileceklerini bilemiyorum. Çeşitli çatışmalarda fiziksel ve psikolojik travmalar geçiren askerlerimize uygun tıbbi destek vermek üzere GATA’da kurulu bulunan ‘harp cerrahisi’ ve ‘askeri psikiyatri’ bilim dalları ülkemizde başka hiçbir üniversitemizde bulunmamaktadır. GATA lağvedildikten sonra bu tıbbi hizmeti kimler verecek, ne kadar yeterli olacaktır? Hava Kuvvetlerinde savaş uçağı pilotlarının G kuvvetlerine bağlı ağır fiziksel zorlanmaları, vertigo, hipoksi, gaz embolileri, barotravmalar, görsel illüzyonlar, uçak tutması, vs. sorunlarıyla hangi sivil hekimler muhatap olup, ne kadar yardımcı olabileceklerdir? Bu gibi tıbbi ve psikiyatrik bozukluklar tıp fakültesi müfredatında olmadığı ve uzmanlık eğitiminde öğretilmediği için çoğu sivil hekimler bunları bilmeyebilir. Sonuçta denizaltıcı, tankçı, dalgıç, komando, pilot gibi personelin fizik ve psikolojik sorunlarına aşina olmayan sivil hekimlerin, doğru tanı ve tedavide zorlanabilecekleri aşikârdır.
GATA’yı ve tüm askeri hastaneleri bir gecede çıkarılan bir KHK ile kapatarak Sağlık Bakanlığına bağlamanın (ya da yumuşak geçiş yapmanın) çok toptancı ve yanlış bir karar olduğunu düşünmekteyiz. Bu kadar aceleye getirilen ve hemen uygulamaya geçirilen bir kararın komplikasyonları önümüzdeki yıllarda fark edilecektir. Bu tür kararlar öncesinde, 30-40-50 yıl askeri hekimlik yapmış, pratik uygulama sırasında felsefesini kavramış kıdemli kişilerden fikirler alınması, STK’ların görüşlerinin sorulması, günlerce tartışılması gerekirdi…
Sonsözüm, askeri okulların, askeri hastanelerin, GATA’nın ve askeri hekimliğin korunmasıdır. Tabii ki bazı düzenlemeler/iyileştirmeler yapılabilir; ama eğer 'büyüklerimiz' askeri hastanelerin kalemini kırdıysa ve hiçbir itirazı dinlemiyorlarsa yapacak bir şey yoktur. Ama dinleyen olursa önerimiz, hiç olmazsa uzmanlık hastanesi olarak 3 askeri hastanenin muhafazasıdır: Askeri havacılık için Eskişehir Hava Hastanesinin, askeri denizcilik için Gölcük veya Kasımpaşa Deniz Hastanelerinden birinin, harp cerrahisi ve harp psikolojisinde yoğunlaşmış kadrolarıyla bir kara hastanesinin tutulması uygun olur. Bu, 'Yetmez ama Evet' düzeyinde, daha azını asla içime sindiremeyeceğim bir öneridir. Bırakın, Işıklar Hava Lisesinden ve Hava Harp Okulundan yüksek motivasyonlu, yetenekli ve havacılık ruhu yüksek gençler yetişsin… Öfkeli kararlar vermeyelim, impulsif davranmayalım. Vücut çok hızlı giderken akıl geride kalabiliyor. Biraz yavaşlayıp sakin kafayla düşünürsek neleri kaybedeceğimizi belki görme şansımız olur…