Koşabiliyoruz, düşünebiliyoruz, konuşabiliyoruz, yürüyebiliyoruz ama uçamıyoruz… İnsanoğlundan esirgenen bu yeteneği uçaklar sayesinde hayatımıza soktuğumuz andan itibaren hatırı sayılır miktarda tutkun yaratan uçma hevesi, bilgisayarlar sayesinde yeni bir döneme girdi. Simülatör denilen yazılımlar sayesinde kimi zaman eğitim, kimi zaman eğlenme için gerçeklik hissine en yakın ortamda yüz milyonlarca dolarlık uçakları kullanmak mümkün hale geldi.
Sanal trafik kuleleri tarafından yönetilen sanal havaalanlarının birinden kalkıp diğerine inen sanal havayollarının dünyasında binlerce uçuş tutkunu pilot sürekli dijital göklerde bir yerden diğerine uçuyor.
Matthew Sheil ise başlı başına bir figürü oluşturuyor. Sheil'in uçuş tutkusu öyle bir boyuta ulaşmış ki, bunun için özel olarak satın aldığı bir depoda profesyonel pilotların eğitiminde kullanılana benzer gerçek görünümlü bir Boeing 747 kabini yaptırmaya başlamış. 10 yıl süren bu çabanın sonucunda ortaya çıkan gerçeğiyle birebir özelliğe sahip kokpitin maliyeti 300 bin dolar gibi inanılmaz bir rakama ulaşmış. Ortaya çıkan 'eserde' 14 farklı bilgisayarda 45 farklı yazılım aynı anda çalışıyor.
Sheil'in simülatöründe gerçek pilot eğitiminde kullanılan ve maliyeti 60 milyon dolara ulaşan simülatörlerde olduğu gibi uçarken internetten alınan gerçek hava koşulları aynen ortama yansıtılıyor. Böylece geçilen ortamdaki kötü hava koşulları ve bulut yapısı aynen titreşimler ve türbülans etkisi olarak kokpite yansıyor. (www.hyway.com.au/747/)
Radikal