Kötü hava koşullarıyla birlikte yaşanan sefer iptalleri çok sayıda insanın mağduriyetine yol açtı. Atatürk Havalimanı’nda oluşan yoğun kalabalıklar çaresizlik içinde bekleşirken bir yandan da yolcular ve görevliler arasında sert tartışmalar hatta yumruklaşmalara varan çatışmalar oldu.
Mağduriyeti yaşayan yolculardan Diken.com.tr yazarı Umut Özkırımlı THY’ye açık mektup yazarak başından geçenleri anlattı:
Ben gördüklerimi yazayım, siz karar verin
Sayın Türk Hava Yolları yetkilileri,
‘Sayın’ diyorum ama usulen. Sonuçta kamuya hitap ediyoruz, belirli nezaket kurallarına uymamız gerekiyor. Yoksa ortada ‘saygı’ gerektirecek bir durum yok. Girişteki notta ‘felaket’ kelimesini kullandım, dikkat ettiyseniz. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Ben gördüklerimi yazayım, siz karar verin.
İptal edilen uçuş sayısı 250’yi geçmiş durumda. Ortada kar yok; pistler açık. Sitenizde ‘Yola çıkmadan önce uçuşunuzun durumunu kontrol edin’ diyorsunuz. Ben ettim. Bir sorun yoktu.
Havaalanına geldim; sorunsuz bir şekilde check-in yaptım. Salı gününden beri gidecek yerleri (ve muhtemelen imkanları) olmadığı için yerlerde yatan insanların üzerinden atlayarak bir köşede uçağımı beklemeye başladım. Sonra, nedensiz, benim uçağım da iptal edildi ve bir Kafka romanını andıran ‘eğlence’ başladı!
Gümrükten geçtikten sonra içeride bir danışma, iki de bilet değiştirme bankonuz var. Danışmada sadece 2 (yazıyla iki) çalışanınız var; yüzlerce kişiyi aşıp onlara ulaşmayı başarırsanız, ki çoğu insan daha o aşamada pes ediyor, uçuş kartınıza bakıp sizin bir saat önce ekrandan öğrendiğiniz o müthiş gerçeği açıklıyorlar: “Evet, uçuşunuz iptal”.
“Peki ne yapacağım?”
“Arkada THY bilet değiştirme bankosu var, oradan biletinizi değiştirebilirsiniz.”
Hmm, peki. Gidelim bakalım.
Çağrı merkeziniz dünden beri kilitli
Evet, orada da iki farkli kuyruk oluşturmuş 500’e yakın insan var. Görevli sayısı mı? 0 (yazıyla sıfır)! Neden? Gazete dağıtan elemanınız açıklıyor: “Bunalıp kaçtılar”!
“Peki ne yapacağım?”
“Aşağı katta, 214 numaralı kapının orada bir banko daha var; oraya gidin.”
Gidelim bakalım.
Eh, yukarıdakiler ‘bunalıp kaçtığına’ göre aşağıdaki bankoda 700-800 civarı insanın birikmesine şaşmamalı. Çalışan sayısı 3 (yazıyla üç). Hayatlarından bezmişler. Anlaşılan buradan da bir şey çıkmayacak. En iyisi özel güvenlik görevlisinin önerisine uyup çağrı merkezini aramak. Gerçi çağrı merkeziniz dünden beri kilitli ama deneyelim, ne olacak? Yok, durum aynı. Yoğunluk yüzünden telefonlara bakamıyormuşsunuz; lütfen daha sonra tekrar deneyelimmiş.
Ama benim özel nedenlerle bugün dönmem gerekiyor. Hem biletin parası? Kalacak yer? Bari başka bir şirketten bilet alayım. Dedim ya, ben o kadar mağdur değilim. İstersem yeni bir bilet alabiliyorum. Gördüğüm pek çok insan ağlamaklı – kimi öfkeden, kimi çaresizlikten – ortadan kaybolan iki çalışanınızın bunalımının geçmesini bekliyordu.
Bileti aldım; iptal olmazsa belki akşam uçarım. Havaalanından çıkayım da biraz vakit geçireyim bari. Ama bir dakika. Gümrükten geçtiğim için çıkamıyorum. Biletini değiştirmeyi başarabilmiş sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen insan gibi. Üstelik onların yeni uçuş saatleri yaklaşmış ama ‘yukarı kat’a çıkmaları icin kurumunuzun uçuş kartıyla pasaportun bir fotokopisini çekmesi gerekiyor. Bir fotokopi! Neden? Bürokrasi? Polisin yapabileceği bir şey yok. Fotokopisiz havaalanından çıkamıyorsunuz ve nedense bu fotokopiyi sadece siz çekebiliyorsunuz…
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ…