DAVOS FATİHİ
20 Ocak 2009.
Obama yemin etti.
Beyaz Saray'ı resmen devraldı.
*
10 gün sonra…
30 Ocak 2009.
Van münüts patladı.
*
Davos'ta Ortadoğu Barış Modeli adıyla panel düzenlendi, asrın liderimiz “van münüts” dedi, yanında oturan İsrail cumhurbaşkanına “çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyorum, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye bağırdı, moderatörün elini ittirdi, “benim için bitmiştir, daha da gelmem Davos'a” diyerek yürüdü gitti.
*
Bush'tan Obama'ya geçişle birlikte, Türkiye'nin yeni rolü belli olmuştu. Bi van münüts… Arap dünyasının yeni Nasır'ı oluvermişti.
*
Hem İsrail'den madalyası vardı, hem de İsrail'e fırça kaydığı için kahraman ilan edilmişti. İstanbul'da “Davos Fatihi” pankartıyla karşılandı.
*
Aslında… Davos programında böyle bir panel yoktu. Sürpriz şekilde programa dahil edilmişti. Peki, bu sürpriz panelin düzenlenmesini kim istemişti? Bizzat asrın liderimizin istediği ortaya çıktı!
*
Türk heyetinin Davos'taki organizasyonunu kim yapıyordu biliyor musunuz? Ahmet Davutoğlu yapıyordu! O zamanlar büyükelçi sıfatı taşıyordu, perde arkasındaydı. İyi iş başarmıştı. Ödüllendirildi. Van münüts'ten üç ay sonra, milletvekili bile olmamasına rağmen, dışişleri bakanı yapıldı!
*
25 gün sonra…
25 Şubat 2009.
*
128 yolcu yedi mürettebatla İstanbul'dan havalanan THY uçağı, Amsterdam'a inişi sırasında pist başındaki tarlaya çakıldı. Üçü pilot dokuz kişi hayatını kaybetti, öbür yolcular enkazdan yürüyerek çıktı.
*
İrtifa cihazı arızalanmıştı. Uçak 594 metre yüksekteyken, arızalı cihaz iki metreye inmiş gibi göstermişti. Otomatik pilot da, iki metredeyiz diye gazı kesmişti. Kaptan pilot müdahale etmeye çalışmıştı ama, aniden gazı kesilen uçak toparlayamamış, gövde üstü yere yapışmıştı.
*
Sonra?
Ekstra tuhaf olaylar yaşandı.
*
Uçağın enkazı balina gibi yatıyor, yaralı yolcular yürüye yürüye çıkmaya çalışıyor, kimse yardıma gitmiyordu. Sağlık ekipleri bile aprona girmiyordu. Çünkü… Uçağın çevresi FBI ajanları tarafından sarılmıştı! Silahlı Amerikalı ajanlar, kuş uçurtmuyor, kimseyi aprona sokmuyordu. Hatta… Schiphol havalimanında görevli bir THY personeli, yaralılara yardım etmek için piste koşmuş, yakasında aprona giriş kartı olmasına rağmen, Amerikalı ajanlar tarafından durdurulmuş, yere yatırılmış, kelepçelenmiş, bir saat boyunca depoda gözaltında tutulmuş, sorgulanmıştı.
*
Yaklaşık bir saat boyunca aprona kimse alınmadı. Neler oluyordu?
*
Bir saat sonra anlaşıldı… Yolcuların sekizi Amerikan vatandaşıydı, Boeing şirketinde çalışıyor görünüyorlardı ama, CIA ajanıydılar!
*
Sekiz ajandan dördü ölmüştü.
*
Türkiye'deki işleri bitmiş, Amsterdam üzerinden Seattle'a gidiyorlardı, dizüstü bilgisayarlarında “askeri sırlar” vardı, “yeni bir radar sistemine ait planları” taşıyorlardı.
*
Hollanda basınına göre… Uçak düşer düşmez, ABD'nin Lahey Büyükelçiliği devreye girmiş, FBI ekipleriyle apronu kapatmıştı. Almanya Frankfurt'tan acilen özel uçak kalkmış, özel bir ekip Amsterdam'a inmiş, Amerikalı yolcuların dizüstü bilgisayarlarına el konulmuştu. Aprona anca bu teslimat bittikten sonra giriş izni verildi, bilgisayarlar teslim edilinceye kadar yaralılara bile müdahale edilemedi. Hollanda savcılığı, kısaca, “bilgisayarlarda gizli askeri bilgiler vardı, ABD'nin iade istemi yerine getirildi” açıklaması yaptı.
*
Kaza mıydı? Yoksa, asıl hedef askeri sırları taşıyan Amerikalılar mıydı? Pilotlar haricinde sadece altı kişi hayatını kaybederken, dördünün bu Amerikalılar olması talihsizlik miydi?
*
Bilemeyiz.
Bildiğimiz şu…
O planlar, Kürecik radar üssü'nün planlarıydı…
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ…