Ne zaman THY ile uçsam, içim içimi yiyip bitiriyor. Bunun nedeni ne servis kalitesi ne hostesler ne rötarlar ne de başka bir şey. Ama en az onlar kadar önemli olan bir şey: Kalkış ve iniş esnasında dinlediğimiz müzikler. Bunlara 'official THY müzikleri' de diyebiliriz. Çok özensiz ve rasgele olduğunu, özenle seçilmediğini düşünüyorum. Neden bu kadar önemli? Çünkü benim işim gücüm müzik. Çünkü THY, bayağı rötar yapıyor ve bu rötarlarda uçağın içinde kemerler takılı bekliyoruz. Dinlemekten başka çaremiz yok. 40 dakika beklediğimiz oluyor ve bu bir albüm süresidir. Yemek ve içecek servisi gibi pek çok başka konuda hassas olabiliyorsak, bunda neden olmayalım? Uçuş haline uygun olsun diye nasıl küçük tabak çanaklarda, hafif mönüler tercih ediliyorsa, müzik de uçuşa uygun olmalı. Ve ne yazık ki THY'nin neylitamburlu ruhani müzik tercihi, bende kemeri koparıp uçak daha pistteyken atlayıp canımı kurtarma isteği yaratıyor. "Bu tarz müzikler gibi yine yüzde 100 Türk ve daha farklı şeyler de olamaz mı?" diye sormak isterim yetkililere... Eminim bunun da bir ihalesi vardır. Ya da Eurovision misali, birine para verilip her şeyi onun yapması isteniyordur. Belki bu sistem değişmeli. Daha fazla insandan görüş alınmalı. Yolcu profilinin sadece turist olmadığı anlaşılmalı. 'Türk'e Türk' propagandası yapılmamalı. Replikas, Baba Zula'dan tutun da Mercan Dede'ye, Erkan Oğur'lara kadar pek çok yetenekli ve üsta DJ ve müzisyenimiz var. Geniş ve renkli bir müzik sahnemiz var. Bu isimlerden daha fazla yararlanılabilir. Belki çağdaş ve güncel Türkiye'yi yansıtan bir iki melodi de duyabiliriz uçuşlarda. Türkiye'nin lokum ve şiş kebaptan ibaret olmadığını da anlatmış oluruz böylece... Önce kendimize...
Mehmet Tez-Sabah