İşte Ruhat Mengi'nin yenilir yutulur cinsten olmayan tespitlerle dolu bugünkü yazısı...
"Türk Hava Yolları ile ilgili uçuş giderek zevk olmaktan çıkıp acı veren bir deneyime dönüşmeye başladı.
Ben her zaman THY’yi tercih edenlerdenim ama son yolculuklarımda pişmanlık duymaya başladığımı da itiraf etmek zorundayım.
İç hatlarda rötardan geçilmiyor. Zamanında gerçekleşen bir uçuşu mucize olarak değerlendirmek mümkün... Yeni ’airbus’ların teknolojisi güzel, her koltuğun arkasında TV ekranı filan var ama diğer rahatsızlıklar bunu unutturuyor.
İşte 3-4 saat süren bir yurtdışı airbus yolculuğu... Uçağa biniyor ve 40-45 dakika oturduğunuz yerde bekletiliyorsunuz. Bazı yolcuların ter kokusu -özellikle kadınlar nasıl bu kadar özensiz, dikkatsiz olabiliyorlar anlaşılmaz- ve koro halinde çocuk ağlamaları bu bekleyişi (hele klostrofobisi olanlar için dehşet verici) ciddi ciddi psikolojik ve hatta fiziksel acıya dönüştürüyor.
45 dakika sonunda bir hostes gecikme nedeniyle özür dilemeye gerek görmeden uçuş bilgileri vermeye başlıyor. Çok kötü bir İngilizce’yle bunu tekrarlıyor.
Business bölümünde koltuklar yatak gibi kocaman ve aradaki mesafe neredeyse iki koltuk sığacak kadar olduğu halde Economy’de aralık iyice kısaltıldığı için dizleriniz öndeki koltuğa değiyor. Hele bir de ön koltuk arkaya yatırılırsa bittiniz.
Hani bir sarsıntı olsa bacağınızın sıkışması, kırılması, çarpma nedeniyle kafanızın yaralanması son derece kolay.
Yolculuk sonunda ayağa kalktığınızda bütün vücudunuzun uyuştuğunu fark ediyorsunuz.
Tuvaletler son derece bakımsız... Yemekler eh işte...
Hele uçak indikten sonra bir yirmi dakika daha koltukta bekletmeleri, bütün alanı şehirlerarası otobüs yolculuğu gibi dolaşmaları ve bu sırada çalan kasvetli, kederli müzik hepsinin üstüne tüy dikiyor. Değişmeyen tek şey hosteslerin nezaketi, güler yüzü... İnanın bana yabancı yolcu olsam sadece koltukların sıkışıklığı ve rötarlar nedeniyle başka bir havayolunu tercih ederdim.
THY’nin acilen kendine bir çeki düzen vermesi gerekiyor."