Grev Komitesi’nden şu açıklama yapıldı:
THY Grevcileri ve THY işçileri başta olmak üzere
tüm işçi ve sendika kamuoyuna… (30 Haziran 2013)
Grev Komitesinden Açık Mektup
Değerli arkadaşlar,
24/25 Haziran tarihlerinde THY Yönetim Kuruluyla yeniden TİS görüşmelerinin başlamasına katkı yapan Grev Komitesi üyesi işçiler olarak, aldığımız sorumluluk gereği, TBMM görüşmelerinden başlayarak, işverenle görüşmemizin seyrini ve sonuçlarını THY çalışanları ve sendikal kamuoyu ile paylaşma, bilgilendirme ihtiyacı doğmuştur. İşçiler gerçeği ve doğruyu bilmelidir.
TBMM’deki Partilerle Görüşmeler
Ankara seyahatimizde, TBMM’de 18-19-20 Haziran’da, 3 partiden, aralarında 1 Genel Başkan, 2 Genel Başkan Yardımcısı, 3 Grup Başkan Vekili, 1 Grup Müdür Yardımcısı, 1 Komisyon Başkanı, 2 Komisyon Üyesi, 1 MKYK Üyesi olmak üzere 20'den fazla milletvekili ve Ulaştırma Bakan Yardımcısı ve Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı ile yapılan görüşmeler neticesinden alınan tek müspet sonuç, Hamdi Topçu ile randevu oldu.
Grevin 38. Gününde durum şuydu: Operasyonda nerdeyse aksama olmamış, tespitler yapılmış fakat dosya henüz teslim alınamamış, davadan alınacak sonuç belirsiz, 16 bin kişiden sadece 700 kişi grevde, Türkiye'nin yüzde 80’i THY’deki grevden habersiz, milletvekilleri bile duyunca şaşırıyorlar. Müsteşar Bey hafiften dalgayla başladığı görüşmeyi, önce azarlayarak, sonra nasihatlerle sonlandırıyor. Ana muhalefet partisi başkanı Sayın Kılıçdaroğlu;"Yapacak pek bir şey yok, malum şartlar diyor." Hukuki şartları yerine getirip uygulanan greve, ancak 38 gün sonra (20 Haziran) mahkeme hukuki diyordu.
Arzuhalimizi arz etmeye belagatimiz yetmiyor ama tüm bu görüşmelerin bizi getirdiği sonuç, grevin çokta başarılı sonuçlar vermediği, amacına uygun yürümediğiydi.
Özellikle adalet komisyonu üyesi, Sayın Turgut Dibek'in ‘bu işi muhalefet tarafından çözülemeyeceği’ tavsiyesi, iktidar partisi milletvekilleri ve ulaştırma bakan yardımcısı Yahya Baş ile görüşmelerimize yol açtı. T.H.Y.A.O. yönetim kurulu başkanı Hamdi Topçu ile bir görüşme ayarlandı.
Sendika yönetimini ilk elden bilgilendirdik
İstanbul’a döndük. Üç gün süren Ankara görüşmelerinden sonra, Cuma sabaha karşı İstanbul’a gelişimizden sadece 6 saat sonra, saat 09.00 da sendika binasında Hava-İş yönetim kurulu ile tekrar bir araya geldik. 09.30’da başlayan görüşmede, Ankara'da yapmış olduğumuz görüşmelerin tüm detayları, Hava-İş yönetim kurulunun üyeleri ile paylaşıldı. Bu detaylarda öne çıkan asıl unsur: İşçinin gücü olan emeğini üretimden çekmemiş olmasının; muhalefet kanadında greve katılımın az olduğu ve işimizin zor olduğu, iktidar kanadında ise kuralı kazananın koyacağı aksi halde kişisel hesaplaşmaların sendikal örgütlülüğün bitirilmesi ile sonuçlanabileceği algısının apaçık ortaya koydu.
Görüşmenin neticesinde, Hamdi Topçu ile olan randevuya icabet etmenin grev sürecine ne şekilde etkisi olacağı tartışıldı. Hava-İş yönetim kurulunun kendi arasında yaptığı toplantıdan sonra görüşmenin gerçekleşmesinde bir sakınca olmadığı söylendi ve olası detaylar üzerine birkaç tavsiyede bulunuldu. Olası bir davet olursa ya da böyle bir ortam sağlanırsa, olumlu karşılanacağı teyidi alındıktan sonra toplantı sona erdi.
Sendika yönetiminin ‘masaya oturmaya hazırız’ mesajı ile görüşmeye gidildi
Saat 15.00 için alınan randevuya 14.45’te gitmemize rağmen derhal kabul edildik. Bir saat yedi dakika süren görüşmede bugün için uyuşmazlık ile sonuçlanan maddelerden bir kısmı sohbet havasında konuşuldu: 305, başından beri görüşmeleri anlaşma yönünde tıkayan en önemli sorun olarak gösterildi. Çözüm noktasında işverenin tutumu; Hukukçulardan kurulu ortak bir komisyon kurup, haksız yere atıldığına inanılan personelin (200 civarında olduğu) görüntü kayıtları ile tespit edilip, işe geri alınmasının sağlanması yönünde olduğu, fakat Hava-İş yönetimin bunu zamanında kabul etmediği söylendi.
Diğer yandan, mesai yönetmeliği; kendisine eşdeğer şirketlerin (Lufthansa, British vb.) mesai talimatnamesinin birebir uygulanması, hâlihazırda benzer şirketlerde uygulanan 24 saat istirahatlı ER uçuşlarının dönüşlerinde, ana üste 56 saat istirahat yapmak gibi kurallar konusu kabul edilebileceği bildirildi. Sağlık raporları; 20 gün üzeri ise, işe dönüş muayenesi şirket hekimi tarafından yapılamaması ve hakem hastanelere giderek uçuş hekimine muayene olduktan sonra uçuşa uygunluk raporu verilmesi ya da verilmemesi neticesinde ücretsiz izne çıkma zorunluluğu olmasını ilettiğimizde kendisinin bu durumdan haberi olmadığı ve konuyu araştırıp iyileştireceği bilgisini aldık.
Ayrıca görüşmede, şirketin iki ay öncesinden greve katılacak personeli max.1000 civarında olacağını öngörüp, grev başlamadan önce son iki ayda 1100 kabin memurunu işe aldıklarını ve bu doğrultuda, grevdeki hiç kimseye ihtiyaçlarının olmadığı belirtildi.
Tüm bunların ve bugüne kadar gelen TİS sürecinin konuşulmasından sonra biz;
sadece haklarını arayan, grev işçiler olarak, TİS’in hak kaybına yol açmadan imzalanarak işimize dönmek istediğimizi belirttik.
İlk etapta bunun söz konusu olmayacağı ve isteyenin gelip çalışabileceği şeklinde bir cevap aldık. Grevdeki işçilerin bir kısmının dönmesi ile iş barışı ve huzur ortamının sağlanamayacağı, bu durumun devam etmesinin greve hiç katılmamış işçilerin de huzursuz olmasına yol açacağını belirttik. Bu diyalog esnasında imzalanacak TİS'in, tüm çalışanları kapsamasının sendikal örgütlülüğün devamı için önemli olduğunu vurguladığımızda, bu konunun kendileri ile değil, Hava-İş yönetimi ile konuşulması gerektiği cevabını aldık. Görüşmenin devamında ısrarımız neticesinde gündemlerinden çıkarmış oldukları TİS sürecini, tekrar başlatmayı kabul ettiler.
Sendika yönetiminin verdiği sözler
Sendikanın, görüşmenin detaylarının kimseyle paylaşılmadan önce kendileri ile paylaşılması yönündeki istekleri üzerine, Hava-İş genel merkezde kimseye haber vermeden toplandık.
Görüşmenin tüm detayları paylaşıldıktan sonra, Hava-İş yönetim kurulu THY insan kaynakları müdüründen Pazartesi saat 11.00 için randevu aldı.
Sendikayla yapılan toplantıda alınan iki önemli karardan birincisi, "ne olursa olsun (en kötü şartlarda bile) sözleşmenin imzalanıp imzalanmayacağının grevdeki işçilere sorulacağı" idi.
İkincisi ise, "sendikal örgütlülüğe gelebilecek olası zararları bertaraf etmek için, TİS’ten tüm üyenin yararlanması gerektiği fikriydi".
İkinci noktada, sendika yönetiminin bugüne kadarki stratejisi gereği, TİS’ten herkesi yararlandırma fikrinin, grevci işçilere benimsetilmesi için bizzat Atilay Ayçin, "komiteden mutlak yardım" istedi ve biz komite üyeleri de bunu kabul ettik.
Sendika yönetimi sözünde durmadı, komite feshedildi
Ancak olaylar, sendika yönetimiyle grev komitesi arasında konuşulan ve anlaşmaya varılan çizgide gelişmedi. Sendika Yönetim Kurulu verdiği sözleri tutmadı.
Pazartesi günü, Atilay Ayçin’in daha görüşmeye gidilmeden, mikrofonu eline alarak, komiteyi tek taraflı feshetti. Grev Komitesi görüşmelere katılmak istediğini sendika yönetimine iletmişti. İşveren de sakınca görmemişti.
Grevci işçileri temsilen komitenin görüşmelere katılmasının engellenmesi saat 11.00’deki görüşmenin ve sonrasının akıbetini de ortaya koydu.
Salı günkü görüşmeye ne şartla, hangi koşullarda, kimlerin nasıl katıldığı grevcileri malumu.
Bilmeyenler için hatırlatalım: İşçilerin seçtiği Grev Komitesinden hiç bir grevci görüşmelere alınmadı. Sendika yönetimi kendi seçtiği kişilerle görüşmelere gitti.
İşverenin teklifi işçilere sunulmadan reddedildi
Salı günkü görüşme 15 dakika sürdü.
Görüşmenin ardından sendika Genel Sekreteri Mustafa Yağcı'nın mikrofonu alarak grevcilere fikrini sormak yerine "bu şartlarda TİS’in imzalanması mümkün değil" söyleminde bulunması, yönetim kurulunun verdiği sözlerle ters düştüğünü apaçık ortaya koydu; grevcilerden büyük tepki geldi. Tepkiler üzerine, sendika yetkilileri konuşmanın yanlış anlaşıldığını, her ne olursa olsun, grevdeki işçinin fikrinin alınacağını beyan ettiler. Neden sonra tüm grevdeki işçilerin gergin bekleyişi devam ederken, Hava-İş yönetim kurulu üyeleri açıklama yapmaksızın grev alanını terk edip gittiler. Aradan yaklaşık 2 saat geçtikten sonra Hava-İş’in resmi sitesinden, bu şartlar altında TİS’in imzalanamayacağı, bir bildiri ile duyuruldu.
Oysa sendika yönetim kurulunun verdiği söze inanacak olursak, her ne olursa olsun işverenin teklifi işçilerin görüşlerine ve onayına sunulması gerekiyordu. İşverenin teklifi de geçen dönem imzalanan sözleşme maddelerinin kabulü ve açıkladığı ücret zammını içeriyordu. Yeni bir hak elde edilmese de hak kaybını içermiyordu. Grevin geldiği noktada yapılabilecek bir sözleşmeydi ve işçilerin onayından kaçırılmış olması, sendika yönetiminin işçilere güvenmediğinin ifadesiydi.
Ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığımız bu süreçte, Grev Komitesinin kuruluş amaç ve hedeflerinden taviz vermeksizin emek veren tüm bireyleri, her aşamada sendika yönetimi ile beraber hareket ederek iyi niyetle çalışmıştır. Bu çalışma ve gayret sendika yönetimi tarafından boşa çıkartıldı. Sürecin noktalanması aşamasında, grev komitesi kararlı konumunu sürdürmüş olsa da, Hava-İş yönetimi verdiği sözlere aldırış etmeksizin sözünde durmamış, komitenin iradesini tanımamış, en önemlisi de grevcilerin fikrini almamıştır. Farklı bir tutum sergilemiştir. Grevdeki işçilere sorulmadan, grevdeki işçilerin talepleri önemsenmeden Hava-İş yönetimince tek taraflı ve işçi aleyhine bir karar alınmıştır.
Bütün bu yaşananlar neticesinde, her aşamada tereddütsüz Hava-İş yönetimi ile hareket eden grev komitesine çok ağır ithamlara hedef oldu. Komite üyeleri ayrı ayrı hedef gösterildi, tehdit telefonları açıldı. Bunlar, 45 gün grevde kalmış ve işçiler tarafından seçilmiş komite üyeleri açısından kabul edilemez bir tutumdur.
Sonuç olarak
Greve çıkış sebebimiz TİS hakkımızı korumaktı. THY yönetiminin çalışma koşullarımızı ağırlaştırmasına karşı, haklarımızı savunmak için greve çıktık. Grev hakkımızı kullandık. Bu doğruydu. Ancak 15 Mayıs-25 Haziran arasında yaşadığımız süreç, greve az sayıda işçinin katılımı ve sendika yönetiminin izlediği politika nedeniyle inişli çıkışlı oldu. Grevcilerin bütün gayretlerine rağmen gelinebilecek en üst nokta, yani işverenin ‘bitti’ dediği TİS görüşmelerine yeniden başlanmasının sağlanmasıydı ki, bunu sağlayan Grev Komitesi oldu. Bu noktada TİS’in imzalanmasının önündeki tüm engeller kalkmıştı ve sendika yönetimi de buna onay vermişti. Ancak son dakika ne olduysa oldu ve sendika yönetim kurulu önüne gelen bu olanağı elinin tersiyle bir çırpıda silip attı.
24/25 Haziran görüşmelerinin sonuçları işçilerin onayına sunulmadan, tek yanlı olarak reddedilmesi, güven sarsıcı olmuştur. Grevin işçiler lehine sonuçlanması zora sokulmuştur.
Hak kaybına, hatta en önemlisi sendikal örgütlülüğe ve Toplu İş Sözleşmesi hakkımızın elimizden alınmasına yol açmadan bir sözleşmenin imzalanmasından yana olan işçiler olarak, işçinin onayına başvurmayan, grev komitesini, grevci işçileri dinlemeyen bir sendika yönetiminin, 45 gün boyunca tanık olmadığımız ve bizlere verilen sözlerle ilgisi bulunmayan bu tutumunu kınıyoruz.
Sözünden dönen, tutum değişikliği yapan sendika yönetim kurulu, bizim gibi yüzlerce işçinin de tutum değiştirmesine yol açmıştır. Bu inançla, inisiyatif biz çalışanlarda olmadığı sürece, işçiler olarak kaybedeceğimizi her grevci işçinin bilmesinde fayda var.
Grevin işçi lehine sonuçlanması adına attığımız adımlarımız, en olumlu noktada, sendika yönetimince kırılmıştır. İşçi haklarının, sendika ve TİS hakkının savunulmasını, etkisiz bir ‘grev’ ile yürütemeyeceğimiz çok açıkken, TİS’i geldiğimiz noktada imzalamayarak grevcilerin kayıplarını artıran, mağduriyetlerine yol açan tutumda ısrar etmenin, işçilerin hak ve çıkarlarını korumak için kurulmuş bir sendikanın tutumu olamaz. Sendika yönetiminin tutumunu değiştiremiyoruz ve TİS’in imzalanmasını sağlayamıyoruz. Bu nedenle 45 günlük grevimizi sona erdiriyor, işe geri dönüyoruz. İşçi hakları için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Grev, işçi haklarını elde etmek için bir araçtır. Grevin savunulması, TİS için gereklidir. TİS’te belirli bir noktaya gelinmesi, grev sayesinde olmuşken, yeniden başa dönülmesi, işçilerin iradesine başvurulmaması, grevci işçiler arasında heyecan ve destek yaratmamış, grevcilerin sayısının hızla azalmasına yol açmıştır. Bunun sorumlusu biz değiliz; sendika yönetimidir.
Öte yandan, sendikal hak mücadelesi kısa vadeli değil uzun vadeli bir mücadeledir. İşveren karşısında haklarımızı almanın tek yolu bütün işçilerle birlikte yürütülecek mücadele ve grevlerle mümkün olacaktır. Yine de her şeye rağmen, hakları için grevin sürdürülmesini tercih eden yürekli işçi kardeşlerimize desteğimiz tamdır. Onlar için her zaman elimizden gelen yardımı yapmaya hazır olduğumuzu herkesin bilmesi istiyoruz.
Saygılarımızla…
Grev Komitesi