Türk Hava Yolları’nın bir zamanlar yaptığı tehirler nedeniyle şaka ile karışık Tehirli Hava Yolları diye anıldığı sanırım henüz hafızalardan silinmemiştir. Ama içinde biraz kızgınlık biraz da alay olan bu adlandırma zamanlarında olay bugünkü kadar vahim durumda değildi. Son yıllarda özellikle havanın lodos yaptığı günlerde tehirler bir facia boyutuna gelip yolcuları adeta çileden çıkarıyor. Tek kelimeyle yönetim rezaleti olan bu durum; beceriksizlik, öngörüsüzlük, aşırı mali hırs gibi, üçüncü dünya ülkesi davranış ve mantığı yanında, müşteri denilen tüketiciye reva görülen tam bir saygısızlık örneği.
Beceriksizliğin ve plansızlığın yarattığı bu kaos nedeniyle buldukları son çözüm ise, seferleri karşılıklı olarak iptal etmek. Dünya havacılık tarihine kara bir leke olarak geçecek bu karar, sanırım bundan sonra havayolu şirket yönetimi konusunda ders olarak okutulacak. Şimdi ellerini vicdanlarına koyup söylesinler, dünya’da rüzgar yönü dolayısıyla uçuşlarını iptal etmiş kaç havayolu şirketi var?
2004 yılında Diyanet’in Suudi Arabistan hükümetinden son anda aldığı 40 bin kişilik ilave hacı kontenjanı nedeniyle yaşanan tehirleri tekrar anımsamak gerek. O zamanlar sektöre oldukça acemi olan bugünkü yönetim; geniş gövdeli uçakları hac görevine göndermiş ama mutat sorunlardan dolayı ana üsse gecikmeli dönen uçaklar, asıl uçuş noktaları olan Amerika ve Uzak Doğu uçuşlarında inanılmaz tehirler yapmıştı. Ve şirket bu yüzden başta FIM zararları olmak üzere meydana gelen mali zararlar nedeniyle teftiş görmüştü.
Demek ki; nedenler ayrı da olsa, yönetimin acemiliği hala devam ediyor. Durumu ancak; “ayranı yok içmeye, tahteravalli ile gidiyor uçmaya” deyişiyle açıklayabiliriz. Hiç bir altyapı hazırlığı olmadan sektörü bu derece şişirmenin zararını yine halkla birlikte bu ülke çekiyor.
Faruk Sayılır’ın yazısının devamı için TIKLAYINIZ…