29 Haziran 2004 günü İstanbul'da yoğun güvenlik önlemleri alınmıştı. NATO toplantısı nedeniyle herkes alarmdaydı ve ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld havalimanında uçağına doğru gidiyordu. İzmir'den İstanbul'a gelen ve İsveç'in Stockholm kentine gitmek için hazırlanan Boeing 737-800 tipi Rize uçağında son hazırlıklar yapılıyordu. Temizlik yapan Özgür İskender koltukların hemen üzerinde bir kadın cüzdanı buldu. İçinde kimlik var mı diye merak edip açtığı sırada patlama oldu. Cüzdan bombası bubi tuzağıydı ve patladıktan bir saniye sonra Özgür İskender'in hayatı değişti. Saç tokası, saat pili, C-4 patlayıcı ile cüzdanın içine hazırlanan bomba elini ve vücudunu bir saniye içinde parçaladı. Her yerinden kanlar fışkırıyordu ancak olayın sıcaklığıyla Özgür İskender ne olduğunu anlamadı, yanındaki arkadaşı 'göremiyorum" diye bağırdığı için ona yardım çağırmaya koştu. Hemen kendini körüğün dışına attı ve arkadaşının kurtarılmasını istedi. Tanınmaz hale geldiğini fark edemiyordu. Uçağın körüğünde bulunan arkadaşları onu kanlar içinde görünce şoke oldular. Birkaç dakika sonra hayatı boyunca hiç unutamayacağı ve hep o anı hatırlatacak ambulans sirenleri altında hastaneye kaldırıldı.
'PARMAKLARI UZASIN!'
Henüz 28 yaşındaydı ve sol eli artık yoktu. Dört yaşındaki bir kızı ve henüz yaşını doldurmamış bir oğlu o sırada anneleriyle birlikte evdeydi ve televizyondan haberler verilince evde bağırışlar yükseldi. Özgür İskender'in eli dışında yüzünü ve vücudunu parçalayan yakan bombanın izlerinin geçmesi hiç kolay olmadı her gün yanık derileri kesilerek ayıklandı. Çok acılar çekti. Kopan eline bir serçe parmak eklenebilmesi için 9 saatlik ameliyata girdi, bu o tarihte ona çok saçma geliyordu ancak sonra elini fonksiyonel şekilde kullanmasını sağladı. Bir gün yaşadığı şokla hastane odasının camından atlamak istedi, sonrasını hatırlamıyor. Büyük travma yaşayan kişilerde bu refleksin görülebileceğini kendisi bile sonradan öğrenmiş. Özgür İskender, "O patlamadan sonra iki yıl hiç gülemedim, kendimi toparlamam hiç kolay olmadı yanımda ailem olmasaydı belki de hiç toparlayamazdım. Eşim en büyük destekçimdi. Eskiye göre artık çok iyiyiz ama yaralar kolay sarılmadı. Geceleri uyuyamıyordum, yanımda bıçakla uyuyabiliyordum. Hayata güvenim kalmamıştı her şeyi tekrar öğrendim" diyor. Çocukları için de o günleri atlatmak hiç kolay olmadı. Henüz dört yaşındaydı ama babasını gördüğü gün kızı ağıt yaktı. "Babamın parmakları uzasın artık" diye avazı çıktığı kadar ağladı. Oğlunu iki yıl kucağına hiç alamadı. Belki de o yüzden artık doktor olmak istiyor. Bombayı koyan kişi 6 ay sonra Eskişehir'de yakalandığında İskender ailesi biraz olsun sevinmiş, Özgür İskender "Kin ve nefret besleyen bir insan değilim, ama yakalanması az da olsa mutluluk verdi bana" diyor.
AYNI UÇAĞA DA BİNDİ
Acıları azaldığında engelli olarak aynı işinde çalışmaya başladı. İlk yıl hiç uçağa binemedi, ofis elemanlığı yapıyordu. Uçak merdivenlerine gidiyor ama sonra geri dönüyordu. Sonuçta bir gün bunu da aştı. Patlamanın olduğu uçağa bile bindi. O günden sonra THY'de güvenlik önlemleri artırıldı, herkese eğitim verilmeye başlandı ve Özgür İskender'in yaşadıkları güvenlik dersi oldu. Kendisi de bu derslere katıldı. Patlayıcının 2 gram olmasının tam 177 kişinin hayatını kurtardığını orada öğrendi. Çünkü bir gram daha fazla olsaymış bu bubi tuzağından kimse kurtulamazmış. Patlayıcıyı yapan kadın kafasındaki saç tokasından yararlanarak uçağın tuvaletinde bunu imal etmiş ve inişe geçmeden bombayı hazırlamış ve havada bir patlama olsa bütün uçak infilak edebilirmiş. Özgür İskender, "Bazen yine de Allah'a şükrediyorum ben elimi kaybettim ama 170 kişinin hayatı kurtuldu" diyor. İskender, bu yıl THY'den emekli oldu, yeni bir hayata adım attı. Bombanın patladığı hayatını düzeltmeye tekrar güvenmeye ve gülmeye başladı.
ESRA TÜZÜN-SABAH