İstanbul hava trafiği bulmacası
Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Orhan Birdal, geçtiğimiz günlerde Atatürk Havalimanı'ndaki rötarları azaltmak ve İstanbul dahilinde artık dayanılmaz bir boyut alan hava trafik sorunuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yeni ve pragmatik bir çözüm önerisinin bulunmadığı açıklama daha çok geçmişten bugüne kronikleşen hava trafik sorunuyla ilgili nelerin başarıldığı üzerine odaklanmıştı. Aslında kaçınılmaz sonu ertelemek üzerine nelerin yapıldığını aktardı dersek daha isabetli olacaktır.
DHMİ, iyi niyetle çalışan bir kurumumuz. Hatta Türkiye'deki bürokrasiye rağmen göreceli olarak çok başarılı işler yaptıklarının da altını çizmek gerekir. Lakin İstanbul Atatürk Havalimanı'nda (AHL) süregelen rötarlar, ülkece kaybedilen milli servet ve kaybolan tüzel kaynaklar başlı başına bir ulaşım ve havacılık sorunudur. İşte bu nedenle daha vizyonlu ve sorunu kökten çözmeye odaklı bir ülke havacılık master planının yapılması elzemdir. Kimilerinin 'üçüncü havalimanı projesi var' ya da 'Sabiha Gökçen'e bir pist daha yapılacak, öyle çözeriz' dediklerini duyar gibiyim.
Değerli okuyucularım, her iki çözüm önerisi de mutlaka İstanbul ve ülke hava trafiği problemini çözme potansiyeline haizdir. Ancak doğru planlama ve uzun vadeli rasyonel öngörüler yapılmazsa, beş-on sene sonra yine aynı problemlerle uğraşıyor olacağız. Son üç hafta içinde AHL'den birkaç sefer uçtum. Uçuşların birinde lodos sebebiyle saat 16:00 civarında pist başında yaklaşık 20 uçak kalkış için beklemekteydi. Acaba ülkemizin havacılığına yön veren kurumlar ve havacılık şirketlerimiz havada ve yerde kaybedilen zamandan dolayı kaybedilen kaynak (para+işgücü) toplamını hesaplıyorlar mı? Elbette bu hesabın günlük, aylık ve yıllara dağılarak yapılması gerekir, zira AHL'de yaşanan sorun sadece bugünün değil, son yılların sorunudur.
Tolga Turgut’un yazısının devamı için TIKLAYINIZ…