Bugüne kadar THY yönetimine büyük tepki gösteren grevcilerin bir bölümü, sendikaya da güvenlerinin kalmadığını söylüyor. Çalışanlar AKP'siz bir THY ve daha örgütlü bir sendika istiyor.
Türk Hava Yolları'nda yaklaşık üç ay önce başlayan grev, halen devam ediyor.
Baştan itibaren greve çıkan işçilerin beklenenin çok altında olması nedeniyle etkisinin sınırlı olacağının ortaya çıktığı THY grevi, bu sayının da günler içinde azalmasıyla birlikte zor günler yaşamaya başladı. Son dönemde yaşanan pek çok grevde ortaya çıkan başarısız tablo, sendikaların hem örgütlülük düzeyine, hem de grev hazırlıklarına ilişkin tartışmaları yoğunlaştırdı ve THY grevi de ne yazık ki bunlardan biri oldu.
Grevin ilk haftalarında herkes katılımın artacağı, uçakların apronda kalacağı ve panolarda "uçuş iptal" yazılarını göreceği umudunu taşıdı. Ancak ne yazık ki, günler geçtikçe grev güçlenmedi, uçaklar uçmayı sürdürdü.
Bunda THY yönetiminin grev kırıcı ve hukukdışı uygulamalarının büyük bir rolü oldu. Ama bunun yanı sıra, grevci işçilerin sayısının şu anda 600'e kadar düşmüş olmasında, sendikanın rolü ve zaafları da sorgulanıyor.
İşte işçilerin görüşleri:
Merve (5 yıl): Greve çıkarken asıl amacımız zam değildi, çalışma saatlerimizin düzenlenmesi ve iş güvencemizin olmasıydı. Bir de tabii, geçen sene 29 Mayıs'ta işten atılan 305 arkadaşımıza destek olmak için çıktık.
Mehmet (1 yıl): Greve toplu sözleşmedeki haklarımız için çıktık. Ben daha yeni kabin memuruyum ve özel bir havayolundan geldim. Orada toplu sözleşme olmadığı için hiçbir hakkımız yoktu, ne 24 saat tebliğ süresi, ne sekiz boş gün, ne ikramiye, ne mesai ücretleri... Ben bunların değerini anladığım ve burada bu hakları kaybetmek istemediğim için greve çıktım.
Esra (12 yıl): Greve çıkarken neden aramadım. Hiçbir neden olmasaydı da, bu greve yine çıkardım. Zaten greve çıkanlara sorduğunuzda, ortak bir neden olmadığı görülüyor. Çünkü böyle bir neden oluşturulmadı. Bence hemen hemen herkes, kendi duruşunu ispat etmek için bu greve katıldı. Şu anda grevin gidişatı da bununla ilgili. Çünkü, aynı şekilde, grevin neden devam ettiğine ilişkin alacağınız bir yanıt da yok.
Zeynep (1 yıl): Haklarımızı savunmak için çıktım ve bence herkesin greve katılması gerekiyordu. Şartlar gittikçe kötüleşiyor ve daha fazla kötüleşmemesi için greve çıktım. Daha önceden kazandığımız haklar da elimizden alınmıştı.
Kaya (12 yıl): Ben doğrudan sendikal örgütlülüğün devamı için çıktım greve. 305 değil, sadece 5 kişi olsa bile greve çıkmak geçerli bir sebep. Ayrıca, sendikal örgütlülük ya da işçi hakları ya da bir duruştan bahsediyorsak, "grev" kelimesinin telaffuz edildiği an herkesin katılması gerekiyor.
'GREVCİLER İKİYE BÖLÜNDÜ'
Mehmet: Şu anki süreç şu: Binin üzerinde işçi çıktı bu greve, ama bu rakamın hiç birisi birarada kalmadı. Şu an rakam 600 civarı. Grevciler ikiye bölündü, bir kısmının haklı olarak temel kaygısı para. Kaldı ki bu işyerinde emeğini satıp para kazanıyor ve sendikaya da örgütlülüğü yok, üyeliği var. Aidat ödüyor sadece, mesai ücreti alıyor. Sendika ile mesaisi sadece bu kadarla kaldığı için şu an duruma bakıyor, para kazanamıyor, para kazanması lazım. Diğer bir grup da "tükürdüğümüzü yalamayız, şirkete hesabını sorarız" durumunda. Ama şöyle bir şey var, burada zaman/performans durumu var, greve zaten yeni çıktık ve kan kaybettiğimiz oranda elimizden alınacak hakların sayısı da artmaya başladı.
Esra: İlk günden itibaren, sendikanın grev konusundaki örgütsüzlüğü inanılır gibi değildi. Çalışanların greve çıkması için bir neden oluşturulamadı. Şirket içerisinde ayrı ünitelerde çalışan ve farklı sorunlara sahip olan insanlarız biz. Her detay için ayrı bir neden bulup, işçileri bu konuda örgütlemesi gerekiyordu. Tabii işveren de bu durumdan faydalandı.Tahminen binin üzerinde işçi greve çıktık.
'AKSAMALAR TAKİP EDİLEMEDİ'
Kaya: Grevci sayısı üç beş günde toplanmaz bizim sektörümüzde. Çünkü uçuştan dönenler, boş günü olanlar, izinde olanlar vs... İnsanlar sayıya bakıyorlar. "Alanda 300-500 kişi varsa gelmeyeceğim ama 1000-1500 kişi varsa katılırım" mantığıyla yaklaşıyorlar.
Esra: Sonuçta biz her sabah kart falan basmıyoruz. Dolayısıyla sayı hiçbir zaman netleştirilemedi. Her iki taraf da bu durumu kullandı. İşveren, sendika üyesi olmayanları, grevin başladığı gün nöbetçi olarak hazırda bulundurdu. Normal dönemde 50 nöbetçi oluyorsa, grevin olduğu gün 850 nöbetçi kullandı. Bu şekilde rötarsızlık rekoru kırarak, yüzde 98 kalkış-iniş skalasına sahip oldu. Özellikle ilk iki gün greve katılım açısından çok önemliydi. Oysa sendika, rötarları takip edemedi, operasyon aksaklıklarını takip edemedi. Çünkü grev öncesi örgütlenme yapıp, burada çalışan insanlardan bilgi aktarımı sağlayamamıştı. Dolayısıyla yaşanan aksaklıklardan haberdar olamadık. Bütün bunlar sendikaya yönelik güvensizlik oluşturdu. İşveren de yaptığı açıklamalarla bu güvensizliği körükledi.
Gezi Direnişi grevi nasıl etkiledi?
Mehmet: Açıkçası birçoğumuz şunu düşündük, biz 15 Mayıs'ta greve çıktık, Gezi direnişi 31 Mayıs'ta başladı. Tarihler tersine olsaydı, sonuç çok farklı olabilirdi.
Kaya: Sendika çok edilgen davrandı. Sendikadaki taleplerimiz, 25 senelik bir iktidara karşı taleplerdi. Gezi Direnişi bizde çok yerini bulmadı. İnsanlar 10 yıllık AKP iktidarına karşı çıkarak sesini yükseltti, biz ise 25 senelik iktidarın söylediklerini hâlâ kabul ediyoruz. Mehmet'in söylediği gibi olsaydı çok farklı olurdu. Talepler ve haklar üzerinden değil, hükümete tepki üzerinden olurdu.
Esra: THY'de bu sürece kendi profillerinden destek veren çalışanları tespit edip, disiplin kuruluna sevk ederek, iş akitlerinin sonlandırılması ile ilgili bir çalışma başlattılar. TGS içerisinde 3 kişi işten çıkarıldı.
Kaya: Bir de Japonya'da şef ya da müdür vardı. Onun da eşi paylaşımda bulunmuş. Onu da müdürlükten, memurluk statüsüne aldılar.
Esra: Bizim amirimiz pozisyonunda işletmede çalışan bir arkadaşımızın da, profil sayfasında yazdığı şeyler, yine uçuş-işletmede çalışan bir başkası tarafından görüntülendi. Önce şefliği alındı, şimdi disiplin kuruluna sevk edildi.
Mehmet: Muhtemelen iş akdinin sonlandırılmasını bekliyordur.
SOL Gazetesi