TÜRK HAVA YELLERİ
Hava-İş Sendikası ile Türk Hava yolları arasındaki toplu iş sözleşme görüşmeleri anlaşmazlıkla sonuçlandı. Sendika, Toplu İş Sözleşmesi Grev Lokavt Yasası'ndaki prosedürü izleyerek iş yerinde grev kararı aldı. Bundan sonra ancak Türkiye'de olabilecek "aşırı normal" süreç yola çıktı. İşveren sendika ile oturup toplu sözleşme masasında anlaşma sağlayacağı yerde, doğrudan sendikanın tabanına el atarak, çalışanları sendika aleyhinde örgütleme faaliyetlerine girişti.
İşyerinde "Grev oylaması" talebi bu yönde atılmış ilk adımdır. THY yönetimi şimdiye kadar bütün grev aşamaları, sendikayı yok etmek için fırsat saydı. Grev kırıcı eylemler için toplantılar yaptı.
1991 yılında THY'nin anlı-şanlı parlak yöneticisi, gazetelerin ağır toplarını bir araya getiren bir yemek düzenledi. Köşe yazarları, genel yayın yönetmenleri, yazı işleri müdürleri zengin bir sofranın etrafına toplandılar. Parlak yönetici toplantının amacını açıklarken şöyle dedi:
-Biz grev aşamasında bulunuyoruz, ne yapalım diye sizleri topladık?
Eskiden gençlik lideri olan solcu bir yayın yönetmeni, karşı örgütlenme için taktik vermeye başlayınca, Milliyet'in en saygın yazarı "bir dakika" dedi:
-Ben bu yemekte bulunmak istemiyorum. İşverenin iç meselesi beni ilgilendirmiyor. Sonra işverene sendika karşıtı akıllar veren gazeteciye döndü:
-Oğlum sen solcu değil miydin? İşçi sınıfı iktidarı falan diyordun. Şimdi işveren tarafına geçip grev kırma yöntemlerini anlatıyorsun!
Ortalık buz gibi oldu!.. Parlak yönetici sözlerini geri aldı. Grev kırmak için fikir alış verişi sona erdi. Toplantı daha dar kapsamlı olarak başka bir tarihte ve yerde tekrarlanmak üzere öte-lendi.
THY grevlerinden sonraki dönemlere bakın... Özel hava yolu şirketleri füze hızıyla geliştiler. THY'yi greve çıkartan müdürler de grev sonrasında o özel hava yolu şirketlerine transfer oldular. Toplu sözleşme, uyuşmazlık ve grev durumları için suçlu aranıyorsa, THY yöneticileri izlenmeli. Baraj sorusu da şu olmalı:
-Grev kime yarıyor?
NOT: Bir de böylesi kiriz dönemlerinde sendika üyesi oldukları halde kalpleri işveren için çarpanların durumları var. Sendikalı olmanın avantajıyla en yüksek ücret ve sosyal hak diliminden yararlanıp, sonra da sendikal mücadelenin en uzağında -işverenin dizleri dibinde- durup izleyenler... Onlara da yarın sıra gelecek.
Nazım ALPMAN-Birgün