İşte Tönbekici'nin yazısı:
Dokunma bakanıma hüleynn!
Bakan Bey Çin’e umutla gitmiş ancak dönüşte havaalanında skandal çıkmış. Radikalden aynen aktarıyorum...
“Bakan Çağlayan, aynı yerden geçmek üzere x-ray cihazının önüne geldi. Bu sırada bir havaalanı polisi, x-ray’dan geçirmek istediği Çağlayan’ı durdurmak için kolunu uzattı. Çağlayan’ın koruma amiri, havaalanı polisinin koluna müdahale ederek Çağlayan’a dokunmasını önledi. Çağlayan, güvenlikçiyi dikkate almadan yoluna devam ederken, havaalanı polisi de Çağlayan’ın koruma amirini sıkıştırdı. Bu sırada Çağlayan’ı korumasının da kendisini savunmak için Çinli polisi iterek etkisiz hale getirdiği ve “Sen kim oluyorsun” diye bağırdığı duyuldu. Çağlayan’ın diğer koruması ile heyetteki diğer Türklerin olaya müdahil olmasıyla kısa süreli bir arbede yaşandı.”
Demek Çin’e her şey gitmiş ama protokol gitmemiş. Hay Allah. Fason protokol üretilmiyor demek ki. Bakan Bey’e dur demek ha. Heyeti aramak ha. Olacak iş değil...
Çok sinirlenmişler. O kadar ki bakandan çok bakancı koruma sayesinde arbede çıkmış! “ Sen nasıl benimmmm bakanıma kolunu kaldırıp dur dersen ulan!” deyip uçmuş arkadaş. (Karadenizli olabilir mi?)
Hey yarabbim hale bak.. Havaalanında Türk - Çin boks maçı! “Aslan Türk korumalar hain Çin polislerine karşı!” Deli saçması yeni bir Kurtlar Vadisi filmi için harikulade bir konu! Çuval intikamından sonra Arama intikamı...
Bakan beyin son cümlesine dikkat çekerim: “Yeter artık!”
Hay Allah. Daha yeni başlamıştık halbuki! Bize 50 yıldır yapıyorlar bunu..
Aklıma (d)İngiltere’ye HER gidişimde (bırak sadece aranmayı) ÖZEL odaya alınıp saatlerce sorgulanmalarım geldi. Ulan her seferinde olur mu? Oldu. Her Londra’ya ayak basışımda beni “şüpheli” bulup bir odaya aldılar. Kafasında koca bir türban olan bir Sih de gelip beni sorguladı.
“Niye alıyorsunuz kardeşim beni her seferinde sorguya?” dedim bir keresinde, adam hiçbir şekilde gönül almaya veya hani incitmeden söyleyeyim demeye gerek duymadan şöyle dedi: “Türksün ve ellerin terliyor. Bizim için yeterli..”
“İtalyan olup ellerim terleseydi sorun olmaz mıydı?” dedim, olmazdı dedi. (Keseceğim bir gün bu elleri...)
Ya işte böyle. Türk ve sözgelimi büyük burun, Türk ve mesela bıyık, Türk ve örneğin sarı diş, Türk ve diyelim küçük Emrah kaşları, Türk ve kırmızı yanaklar... Böyle bir sürü kombin vardır eminim “şüpheli” sayılmak için. Türk ol yeter. Kıçına bir şey takarlar.
Ama işte pas pas edilen onurlarımızı kurtaracak olan bu bakan beyler ve bilumum 1. dereceden bürokrat bir kere bile (üzerindeki ay yıldızı iki ele alışta solan) lacivert pasaportla dolanmadıkları için... Nereden bilecekler Hanya’yı Konya’yı. (Hanya’nın Girit’te bir şehir ismi olduğunu biliyor muydunuz? Ajans Malumatfuruş gururla öğretir!)
Mutlu Tönbekici-Vatan