Yargıtay, ABD'de yaşayan Ermeni Zuart Sudjian'ın (Suciyan) Diyarbakır Havaalanının olduğu arazinin ailesinden kendisine kaldığı iddiasıyla açtığı davada, yerel mahkemenin 1967'de bir yerel gazetede yapılan ilana dayanarak zaman aşımından reddetmesine ilişkin kararını bozdu. Yeniden yargılamada davacının tapusuyla devletin tapu arşivlerindeki kayıtların örtüşmesi nedeniyle davanın Sudjian benzeri durumdaki davalar için de bir yol açabileceği söylendi.
Agos gazetesinin haberine göre, 1915'deki katliamlardan kaçarak ABD'ye gitmek zorunda kalan Diyarbakırlı Basmacıyan ailesinin bir ferdi olan Sudjian, ailesinden miras kalan arazilerin, kadastro çalışmaları arasında, devlet tarafından kendisinden habersiz bir şekilde elinden alındığı iddiasıyla 2 yıl önce Hazine aleyhine dava açtı.
Avukat Ali Elbeyoğlu tarafından verilen dava dilekçesinde, tapu kayıtlarının aslının Sudjian'da bulunduğu belirtilerek, "Dava konusu taşınmazlar bugünkü havaalanı bölgesindedir. Müvekkil Sudjian, yurt dışında yaşadığı için kadastro çalışmalarını takip imkânı yoktur. Kadastronun bu şekilde uygulanışı anayasaya aykırıdır" denildi. Avukat Elbeyoğlu, Tomas Basmacıyan'dan Sudjian'a miras yoluyla kalan arazilerin tapuda tescil edilmesini istedi.
'Devletin sorumluluğu'
Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, araziye ait kadastro çalışmalarının 1967'de "Mücadele" isimli yerel bir gazeteye verilen ilanla yapıldığını, davacı tarafın “kadastro çalışmalarından haberdar olmadıklarına ilişkin beyanlarının gerçeği yansıtmadığını” kaydetti. Kararda, Kadastro Kanunu'na göre bu ilanın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra davanın açılması nedeniyle zamanaşımından davanın reddine karar verdi.
Kararı temyiz eden avukat Elbeyoğlu, mahkeme kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin mülkiyet hakkına ilişkin maddelerine aykırı olduğunu, kadastro işlemiyle anayasanın da açıkça ihlal edildiğini savundu. Temyiz dilekçesinde "Bir yerde kadastro çalışmasına başlarken yapılacak ilk iş, mevcut tapu kayıtlarını getirip onları uygulamaktır. Bunun aksine davranmak devletin sorumluluğunu doğurur ve devletin sorumluluğunda hak düşürücü süre bulunmamaktadır" denildi.
'Tapu kayıtlarına bakılmalı'
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi da kararın bozulmasına hükmetti. Dairenin bozma kararında mahkemenin davacının ve murislerinin kadastrodan haberdar oldukları kabul edilerek davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğu belirtildi. Daire kararında "Doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahkemece davacı tarafa, taşınmazın ada ve parsel numarasını bildirmek için süre verilmeli, bildirdiği takdirde taşınmazın kadastro tespit tutanakları ile tespit neticesinde oluşan tapu kayıtlan getirtilerek tespitin kesinleşip kesinleşmediği belirlenmelidir" denildi.
Kararda, koşulların sağlanması halinde davanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiği belirtildi. Milliyet'in edindiği bilgiye göre Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, davacının bildirdiği ada parsel numaraları üzerinden tapu arşivinden kayıtları getirtti. Tapu arşivi ile davacı Sudjian'ın mahkemeye sunduğu tapu kayıtlarının örtüştüğü görüldü. Davanın önümüzdeki günlerde yapılacak duruşmadan sonra karara bağlanması bekleniyor.
'Arazinin bedelini isteyeceğiz'
Avukat Elbeyoğlu, Milliyet'e yaptığı açıklamada mahkemenin işin esasına girdiğini belirterek, şunları söyledi: "Yurtdışına gitmek zorunda kalan Ermenilere ait tapuların geçersiz hale gelmesi büyük ölçüde yerel gazetelere verilen ilanlar ile oldu. Bu ilanlardan haberdar olması mümkün olmayan taşınmaz sahipleri, gerekli itirazları da yapamadı.
Yargıtay, şimdi, davacı tarafın yerel gazetede haberdar olduğu ön kabulünün doğru olmadığına karar verdi. Mahkeme, tapular davacıya aitse devir yapması gerekecek. Müvekkilin elindeki tapu ile devletin elindeki arşiv kayıtlarının birbirini teyit etmesi çok önemli. Mahkeme talebimizi kabul ederse orası havaalanı olduğu için tapumuzu geri almak değil, bedelini almak için dava açacağız."
Kemal Göktaş-Milliyet