Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Çağatay Üstün soruyor: ÇED raporunu okuyan var mı? İşte Üstün’ün önemli tespitleri…
CEVABI KİM BİLİYOR?
İstanbul’a yapılması planlanan yeni havalimanına ilişkin yayınlanmış ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunu okuyan var mı? Bu sorunun cevabı gerçekten de önemli. Yeni bir havalimanı inşa etmek ve bunu planlamak başka bir şey, bunun oluşturabileceği çevresel sıkıntıları ortaya koymak başka bir şey. Aslında her iki unsurdan bence en fazla dikkate değer olanı ikincisi. Milyonlarca dolara yapılacak ve gelecekte pişmanlık duyulmadan kullanılacak bir havalimanına sahip olmak için acele atılan ihale imzalarından çok, inceleme raporlarına ihtiyaç vardır. ÇED raporu bu anlamda bir tür etik tespit ve beyan niteliği taşımaktadır. Buna rağmen, böyle bir raporu tüm detaylarıyla medya üzerinden kamuoyu ile paylaşmadan, açık oturumlarda bilgilendirme toplantıları düzenlemeden yokmuş gibi farz etmek ve yeni havalimanı inşaatı ihalesine başlamak bir tür etik bakış tutulmasından başka şey değildir. Her zaman savunduğum gibi, etiği üst bir değer yapabilmek ve ülkemizi bu anlamda diğer ülkelerden bir adım daha öne götürebilmek için çaba göstermemiz gerekirken, her bir olayda etik dışılıkların ve etik ihlallerin varlığı gerçekten de yaşam mantığının felsefesinin zorluyor gibi.
Ben karar verdim, böyle olacak yaklaşımının kimseye bir faydası yoktur. Aksine sorumluluğu ağır olan bir durumda bu yaklaşımın bedelleri getirilerinden çok daha ağır olabilir. İstanbul’u mega üstü bir kent haline getirmenin bedeli yeni bir havalimanı değildir. Batılıların gıpta ile baktığı bir kent oluşturmadan, dünyanın en büyük havalimanı listelerini zorlayacak bir yapıyı inşa etmenin ne anlamı ne de zamanıdır. Tekrar aynı soruyu soruyorum. Bu konuyla ilgili ÇED raporunu okudunuz mu?
Anlaşıldığı kadarıyla mevcut Atatürk Havalimanı gözden çıkarılmış gibi. Modüler bir sistemle yeniden düzenlenerek yapılmaması mümkün olan böyle bir maddi değerin yok sayılması israf değil de nedir? Kentsel dönüşüm çerçevesinde, çevresindeki dolgu zeminde yer alan yüksek yapıların bir gün nasıl olsa yıkılacağı düşünüldüğünde, şimdiden bu dönüşümün yapılarak, iyi bir planlama ile Atatürk Havalimanının genişletilmesi imkansız mıdır?
Bugünün modern çağı için imkansız diye bir engel kalmamıştır. Şu an yeni yapılacak havalimanı havzasına bakınca, imkansız gibi görünenin nasıl yapılacağını fark etmek daha kolay algılanmaktadır.
Şu an birçok üniversiteye ve Avrupa yakasındaki kent merkezine en yakın konumda olan Atatürk Havalimanı için yenileme çalışması için bir proje çalışması yapılmamıştır. İstanbul’u bu hızla ve kuzeye doğru büyütmeye devam eden politikalar olduğu müddetçe, şimdiden söylüyorum ki, yapılması düşünülen havalimanı yine yetersiz kalacaktır.
Çözüm mü? İşte birkaç öneri:
Önce yeni havalimanı için hazırlanmış bilimsel ÇED raporu mutlaka okunmalıdır.
Eğer yeni havalimanı ille de yapılacaksa (bu rapora rağmen!) mevcut Atatürk Havalimanı atıl bir hale getirilmemeli, bazı seferlerin belli saatler için bu havalimanı kalkış ve varışlı olması sağlanmalıdır. Böylece yeni havalimanının yükü hafifletilmiş ve oradan gelebilecek yolcu trafiğin azalması sağlanmış olur.
Eğer ÇED raporu göz önüne alınsa bile, başka bir yerde veya alan da ille de yeni bir havalimanı yapılması istenirse (!), unutulmamalıdır ki, İstanbul’un kaynakları bu yoğunluğu ve bu büyümeyi kaldıracak kadar büyük ve sınırsız değildir. Amaç en büyüğünü yapmak değil en işlevsel, en ekonomik ve kolay olanını başarmaktır. Dünyada yaşanan ekonomik krize rağmen bu tür büyük proje risklerine girmenin mantığı artık kalmamış bir durumdadır.
Ortada yapılması düşünülen bir yanlışlık ve haksızlık söz konusudur. Bilimsel yöntemlerle hazırlanmış bir raporun paylaşılmadan etkisiz hale getirilmesinin kime bir faydası olabilir. Etik bakış açılarımız bu kadar sığ mı olmalı?
Ben sorumu yineliyorum: Yapılması düşünülen yeni havalimanı için hazırlanmış ÇED raporunu okudunuz mu?
www.haberhurriyeti.com / Doç. Dr. ÇAĞATAY ÜSTÜN
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Çağatay Üstün’ün etik, çevre ve özellikle geçtiğimiz 1 Mayıs günü yaşanan olaylarla ilgili yorumlarını aşağıdaki videolardan izleyebilirsiniz…
Doç. Dr. Üstün 21 milyon doları biber gazı için harcadığımıza dikkat çekerken, “Türkiye daha aşısını üretemiyor. Biber gazı üreteceğimize, aşı üretelim, kanser ilaçları üretelim” diyor…
Toplam 7 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP
adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin
yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma
ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından
kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Ali Başol
11 Mayıs 2013 Cumartesi 17:52
Değerli hocam tıp kökenli bir etikçinin biyoetik konular hakkında düşünce bildirmesi bizde rastlanan bir durum olduğu için yadırganmış olabilir Size tamamen katılıyorum Almanyada olsa bu tür konularda her akademisyen mutlaka görüş bildirir Doğrusunu yapıyorsunuz
Sayın hocam, bu konuda bilim adamları sivil toplum kuruluşları müdahale etmeli tepkilerini göstermeli. Sizin gibi konuşan yazan fikirlerini cesurca ortaya koyan bilim adamlarına ihtiyaç var işte. Ama kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Korku dağları sarmış......
dr. rumuzuyla yazan yorumcu, Eğer siz doktorsanız ben de başbakanım. Bu yazıyı yazan DR Çağatay beyin titrini okumuyorsunuz herhalde. Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Başkanlığı yapıyor. Yazdığı ve hepimizin geleceğini etkileyecek bu meselenin her yönüyle etik sorunu olduğunu kavramanız gerekir herhalde...
Sayın hocam
Bir konuşmanızı dinlemiştim. Etkili bir anlatımınız vardı. Bir hekimin çevreye gösterdiği duyarlılık bence çok önemli Okuyan araştıran kimliğiniz için teşekkür ediyorum. Saygılarımla
Evet ben o raporu ve hatta final raporunu da okudum. Ciddi uyarılar var. Mesela rüzgar değerleri çok yüksek, mesela 600 bin den fazla ağaç kesildi, kesilmeye devam ediliyor. İstanbul'un en önemli su kaynaklarından biri olan Terkos gölü, inşaat aşamasında ve çalışmaya geçtiği anda ciddi oranda etkilenecek. Göllerde yaşayan 70 den fazla canlı hayatı son bulacak. Ciddi sis değerleri var. Şehir merkezine en az mesafe de 70 km uzaklıkta. Hırçın Karadeniz'in rüzgarı ve denizden oluşan erozyon uçaklara ciddi zararlar verebilir. Final raporunda söylenen şudur ki; İstanbul'un ciğerleri gidiyor !