Dün giderek köylüleştiğimizi yazdım.. Sonradan görme yanımızla övünmeye başlamamıza dikkat çektim..
Bunu zenginliğimiz, farklılığımız diye sunmaya kalkanlar var dedim..
Demokrasi kılıfına oturtmaya çalışanlar..
Neyi?
Diz çökmeyi, çömelip oturmayı.. Sempozyumda bağdaş kurmayı..
Bizim insanımız böyle deyip geçiyorlar..
Onlarca mail aldım..
O mail’leri okuyunca bir kez anladım ki kültürel bölünme had safhada..
Bana hak verenler kadar sana ne diyenler de oldu.. Biz böyleyiz, karışma diyenler..
Adana’dan Vedat Kâhyalar yazmış..
“Dün (pazar) 12.25 uçağı ile Trabzon’dan Adana’ya geldim. Uçakta üç kişilik ailenin kadın ferdi bıçağı çıkarıp domatesleri doğradı, salatalıkları soydu, peynir zeytin çıkarıp ailecek yemeğe başladılar. Hostesler durumu geç fark etti. Bıçağı uçağa nasıl soktuğunu sordular. Kadın çantamdaydı kimse de sormadı dedi.. Bıçağa mı hayret edelim, uçakta açılan yer sofrası benzeri görüntüye mi şaşıralım.”
*
Bu olaya kimileri ne var bunda diyecektir.. Ne olmuş yani.. Aç mı kalsalardı..
Kiminin de ağzı bir karış açık kalacaktır..
Tam bir kültürel bölünme..
Kültürel bölünme deyince aklıma Ahmet Altan’ın 7 Mayıs 2007’de gazetem.net adlı internet sitesinde yazdığı enfes tahlil geldi..
Bir bölümünü birlikte okuyalım..
*
“Bu ülke korkulduğu gibi ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.
Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeyle sakatlandı.
Cumhuriyet boyunca süren “kültürel bölünme” artık iyice keskinleşti.
Şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısının önünde çıkaran, kadınlarının başını örttüğü, erkeklerinin sokağa pijamayla da çıkabildiği, erkek çocuklarının kahveye gittiği, kızlarının tam bir baskı altında yaşadığı, türküyle arabesk arası bir müzikten hoşlanan, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç karı koca birlikte lokantaya gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, evlerinde floresan lamba yakan, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli kalabalık bir kitle var.
*
Diğer yanda ise kız lisesiyle Robert Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okumuş, müzik zevki pop şarkılarla klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızların flörtüne izin verilmese bile göz yumulan, Allah’a inanan ama ibadete pek aldırmayan, kadınlarının başını örtmediği, şarabın kalitesinden pek anlamasa da kadın erkek bir arada gidilen bir gezmede içki de içmiş, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da okumuş yazmış, Batı standartlarına yakın bir grup var.
Bu iki grubun yaşam tarzı birbirinden kopuk.
(...)
Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden farklı.
Hatta birbirine düşmanca.
Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış.
Şimdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık.
İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir daha seçim kazanma ihtimalleri yok.”