Hava-İş'te muhalif oluşum Zeytin Dalı Hareketinin öncülüğünde kurulan yeni sendika Hava-Sen'e ulaşan ve bir kabin memuru tarafından kaleme alınan mektup, son yıllarda işçi cephesinde yaşananların bir özeti oldu. Mektupta, geçmişte yaşanan hataların ardından yepyeni bir sayfa açılması ve dayanışma çağrısı vurgulandı. İşte o mektup:
Kabinden Kalbine Sesleniş
Merhaba Arkadaşım,
Sana arkadaşım dedim ama aslında arkadaşlarından, eşinden, dostundan ailenden çok daha yakınım çoğu zaman.
Şimdi sen kimsin diyeceksin haklı olarak.
BEN, sen dünyanın bir ucunda hastanelik olduğunda başucunda bekleyenim, takılan serumun hortumunu sen uyurken düzeltenim,
SEN zorlu ve uzun bir uçuşun sonunda pasaportta “çıksak da ekip aracına binmeden bir sigara içsek” diye bekleşirken gelen bir telefonla dünyam başıma yıkıldığında bana sarılıp hıçkırıklarıma katılan, aynı uçakla beni gönderip cenazeme yetişmem için arkamdan dua eden, dönüşte benim yerime de çalışıp iner inmez beni arayansın.
BİZ dünyanın uzak bir köşesinde otelimiz basıldığında beraber bir odada toplaşıp kapıya koltukları yığanlarız içeri girmesinler diye. Onca yıldır çok şey atlattık beraber; ekip aracından indirilip zorla alıkonduk günlerce, aracımız tarandı, durduruldu, soyuldu. Evimiz, iş yerimiz bombalandı ben yaralandım sen arabana atlayıp alana koştun beni evime sağ salim bırakmak için, darbe girişiminde crew lounge da kaptanlar önde biz arkada bekleştik beraber titredik öfkeli kalabalık üstümüze eline geçeni atarken.
Birçok cenazemiz oldu bizim otel odalarında ölü bulduğumuz beyin kanamasından, önce intihar sonra cinayet denip ölenlere, ekip tahsiste kalp krizi geçirenden yatıda boğulana, kaldırımda ezilenden yok yere sıtmadan gidene en çokta kanserden kalpten kaybettiklerimiz oldu beraber toprak attığımız mezarlarına.
Gerçekten ne büyük bir aile olduğumuzun farkında mıyız acaba? Onbinlerce olan sayımızla değil ama, binlerin gerektiğinde nasıl birbirine sarılıp kenetlendiğiyle.. Hani cümleler vardır “Eskiler bilir” le başlayan. Ben de sevmem hiç o lafı o yüzden yazıyorum sana artık sende bil ona göre karar ver ne yapacağına diye. Altı, yedi, sekiz kare ER larımız vardı eskiden bizim 5 kare çift tireli iç yatılarımız. Hem de aynı ekiple yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi hiç. Kaptan babamız amir annemiz gibi olurdu son gün istemeden de olsa 🙂 Bir sis basardı Taşkent’te 3 gün daha mahsursun -39 dercede ne yapacaksın hep beraber bir odada sohbet et dur …
Sonra kaptanlar değişmeye başladı her uçuşta, iç yatılarda. Ardından uçuş öncesi bir bardak sıcak çayla sohbet ettiğimiz brifingler kayboldu gitti uçağa ayrı geçmeye başlayınca. Sonra kokpit kapısı kitlenecek dendi ardından girişler kısıtlandı kokpit kabin ayrıldı. Peşinden amir memur geldi sonra 777 330 cular, q y z k bilmem kaçıncı dönem derken bir baktık ki herkes herkesi rapor eder kimse kimseye güvenmez herkes herkesi öteki bilir olmuş. Birlik beraberlik hayal olmuş.. İşten atılma korkusu sarmış susturmuş, biz sustukça dinlenmeler minimum altı, tebliğler TIS’e aykırı, mesailer hep SKPK, pass dönüşler mesai dışı, ER’lar normal uçuş, 48 saatler-boşlar İBB oluvermiş. Şimdi mesailer limitsize, odalar çift kişiye, planlama sahip, biz köleye doğru gidiyor her atılan tadil protokolü imzasıyla.
Eskiden bir de bunları engelleyebilen sendikamız vardı. Her sözleşmede yeni haklar kazanır, TİS kurallarını sonuna kadar savunur, kabinde yenilere %80 maaşa bile razı olmazdı sen onu da bilmezsin. Şimdiki gibi işi gücü indirim anlaşmaları, otel tatilleri, kooperatif evleri değildi kısaca.
Sonra BİR GECE aniden "çok acil" diye çağırdı bizi alana. Telefonlara mesajlar yağdı “uçuşa gitmeyeceksiniz dedi, burda eylem yapacaksınız” Birçoğumuz katıldık elbette sonra birden telefonlara işten çıkarıldınız mesajları gelmeye başladı hem de yüzlercemize... 305 arkadaşımız işinden oldu, kalanımız paşa paşa uçuşlarına gider oldu. Sendika hemen ardından bir açıklamayla ”biz birşey yapmadık üyelerimiz işe gitmeme haklarını kullandı” deyip çıkıverdi işin içinden. İşte o gün kaybettik tüm inancımızı güvenimizi. Keşke bilebilseydik daha kötü günlerin geldiğini…
Daha acımız tazeyken kaybettiklerimize ”Grev“ dedi sendika bu sefer yasal! "Madem diğeri yasal değildi niye başlattın" diyemeden başladı grev süreci. 305 alınmadan ikinci maddeye geçmedi sendika görüşmelerde. O tamam iyi hoş da hiçbir maddeye nuh dedi peygamber demedi “illa grev” dedi çıktık. Güven yerine şüphe, birlik yerine öfke, beraberlik yerine nefretle doluyken ailemizin birçoğu; yine de peşinden gitti birkaç binimiz eski başkanın. Grevdekiler uçanlara düşman oldu, uçanlar utanmaya mahkum. Elbette başaramadık, birlikten eser yoktu artık. Kimse bilmiyordu grev sırasında sendikanın nereye ne harcadığının kanunen hesabının sorulamayacağını o zamanlar, hoş şimdiki sendika da yine cevap vermiyor mali konulara ama her neyse.
Tam da bu döneme denk geldi sendika seçimleri. Bu karmaşada 305 zamanı arkadaşlarımıza çok yardımcı olan şirketten çıkarılmış, kahramanımız bildiğimiz bir kaptan çıkıpta yeter artık sendika değişmeli dediğinde gözümüz kapalı cevapladık çağrısını. Değişmeliydi elbet hep beraber gittik peşinden! Onca liste, senelerin eski ve en güçlü başkanı ezici bir sayıyla geride kaldı, kazandık.Hem de şimdiki secimdeki gibi 85 delege değil, onbinleri temsil eden. Sonra ne mi oldu? Genel kurula girmeden çekiliverdiler adaylıktan tehdit edildik diyerekten. Bu son darbeydi ailemize. Dağıldık, BİZ yerine BEN diyen tekli bireyler olduk.
Sendikayla alakasız, kimsenin tanımadığı hala da kim olduklarını bilmediğimiz kişiler şimdiki sendikaya gelmişti az bir oy farkıyla kime ne. Bize yarardan çok zarar veriyordu artık hem de.. Ta ki maaşımıza zam yapılmamasını bile oyladığı halde insanca uçmak adına elimizde kalan son TIS haklarımızı da geçersiz kılacak tadil protokolünü kimseye sormadan öylece imzalayana kadar.
Kader yine tekerrür etti ve tam da bu sırada geldi seçim vakti. Başlarına geleceği hissettiklerinden midir bilinmez bir ay sonrasına yapılacak secimi yine BİR GECE aniden aldığı kararla iki gün sonra yapıverdiler hem de sadece 24 saatte. Karşılarına hiç hazırlıksız alelacele oluşturulmuş bir delege listesiyle çıktı çoğu eski kaptan, birkaç da işten atılma korkusunu yenip elini taşın altına koyabilecek yüreklilikte kabin ekibi. Kimsenin haberi olmamasına rağmen 4500 kişi oy kullandı 3500'ü yeni listeye verdi oyunu. Delegeleri tanıdığından değil hem de, yanlış anlamayın arkadaşlar. Sendikanın karşısına değil içimizden çıkan bir liste, birkaç trolleyi koysan kazanırdı çünkü; insanlar bu sendikayı artık İSTEMİYOR. İstenmeyen bir adam ne yapar? Ya çekilir gururundan ya da barışmak tekrar güven kazanmak için çabalar değil mi? Peki bizim sendikamız ne yaptı? 23500 üyesinin 15000'i gecen ve aidat gelirinin %80'inini ödeyen grubu temsilen 300 delegenin 85'ini uygun gördü. Bu da yetmedi genel kurul seçimleri için kanunen verilmesi gereken sendikal izin verilmediği için Bİ isteyip de verilen 68 delegemiz katılabildi. Bir sürü güvenlikle geldiği genel kurulda ilk başta aidatı %100 arttırma kararı aldırıp "bu çok oldu hadi %50 artsın" dedi sanki iyilik yapmış gibi gösterdi. Sendika yönetimine banka kredisi çekme, taşınmaz mal alma ve satma yetkisi verilmesi ikinci maddeydi. Kamyon şoförleri, motor kuryeleri ve şirketin diğer bölümlerinden gelen 215 delege ne oylanırsa elini kaldırırken ucus personelinin sesi hiç dinlenmedi bile nedense. Kimse soramadı yani 23500 üyenin ödediği aylık milyonlara varan aidat neyinize yetmiyor da kredi çekeceksiniz, sonra bunları kimler ödeyecek diye.
Artık yapacak birşey kalmayınca “bizi bizden başkası anlamaz son çare son bir umut” deyip yeni bir sendika kurulduğunda ne oldu peki?
Yine yeniden BİR GECE yarısı ansızın bir mail geldi bizlere tehdit dolu. Bunu artık sizde biliyorsunuz, bu süreci hep beraber yaşıyoruz. Evet birçoğu emekliliği yaklaşmış kaptan çünkü yine tehdit edilirsek yeniler işten atılma korkusuyla çekilmesin istediler. Evet diğer bölümlerde liste çıkaramadılar çünkü seçim 1 ay erkene alındı ve delege olmaya cesaretlendiremediler diğer bölüm çalışanlarını, vakitsizdiler. Kendi listelerini bile birkaç saatte yapabildiler resimli liste bile bastıramadılar. Evet çoğu kaptan çünkü kabin o kadar çok öne atıldı ve zarar gördü ki geçmişte, şimdi risk alma sırası büyüklerimizde! Aynı uçuşa gider gibi onlar önden yürüdü biz takip edeceğiz olması gerektiği gibi, hep hayal ettigim gibi… Sendikadan bugün istifa eden bir ay sonra listeden çıktığına göre o bahsedilen 300 kişi daha yeni sendika bile kurulmadan ‘yeter artık ben bu işte yokum ne olacaksa olsun’ diyerek tepki verebilenler olduğuna göre: listeyi cidden yayınlasalar da ayakta alkışlasak cesaretlerini bu öncü 300'ün.
Milyonlarca aylık gelir yetmeyip kredi çekmeyi planlayan sendika; daha yeni oluşan, hiçbir maddi geliri olmadan birşeyler yapmaya çabalayan yeni oluşuma gönüllülük esasıyla kendince yettiğince bağış yapmak isteyenleri "yasadışı eylem" diye mahkemeye vermişsin hemen. KEŞKE biz bütün yaz tüm kurallar hiçe sayılarak, tehditlerle uçurulurken de aynı hızla mahkemeye başvurabilseydin, seçimi bekleyip aylar sonrasında yok şu memuru, bu bölümü diyerek birkaç davayı propaganda konusu yapmasaydın! Sorumsuzu değil gerçek sorumluları dava etseydin? Kuruluşu hatalıymış diye hukuk mücadelesi de başlatmışsın bizim aidatlarımızla kurduğun hukuk ordusu ile. Senden istifa edenler bu davalardan korkar da sana mecbur kalıp dönerler mi sanıyorsun acaba? Ya da madem kimse geçmiyor nedir seni bu kadar telaşlandıran? Gecenin bir yarısı böyle bir mail attıran? Hani o kocaman kaya? Hiç birşey için geç kalınmış değil arkadaşım. Bizler birçok zorlu sınavlardan geçip bu işe girmiş aklı başında belirli bir kültür ve zekaya sahip insanlar olarak yaşananları farketmiyor değiliz. Gün geçmiş hataları geçmişte bırakarak daha güzel bir gelecek insanca yaşam ve çalışma koşullarıyla şirketimizi hep ileriye götürüp karımızı eşit bölüşme günüdür. Kokpit, kabin, yer hizmetleri, teknik, genel müdürlük demeden kenetlenme vaktidir.
Unutma sakın gecenin bir yarısı herhangi bir uçuşumuzda, o uçak pistten çıktığında, karanlığın içinden sana yönelen o ışık BEN olacağım, bacağımın sıkıştığı enkazdan beni çekip çıkaran eller SEN olacaksın, nefesi kesilip yığılan arkadasımıza suni teneffüsü sen yaparken kalp masajını ben yaparken, ölümle yaşam çizgisi arasında BERABER mücadele edenler BİZ olacağız. Bizim kaderimiz her zaman birdi, ne zaman ayrı düştük böyle? Ben sana canımı geleceğimi herşeyimi emanet ediyorsam sen de bana ediyorsan ve güveniyorsan gel yanımıza bir daha deneyelim bu sefer farklı olacak ben eminim..
Unutma umuttur insanı yaşatan.
BİZ bir ekibiz ve SEN yoksan bir eksiğiz.
Artık eksik ekiplerle uçmamak dileğiyle…