19.GÜN...
İstanbul Valisi önce gençleri "gözlerinden öpmüş" ve Taksim'e Tomalar eşliğinde giren polis plastik mermiler ve gaz kovanlarıyla yüzlerce insanımızı yaralayarak meydana çöreklenmişti. Cumartesi günü bu sefer de "müdahale düşünmüyoruz, gençleri kucaklıyorum!" dediğinde bu "kucaklamanın" ne anlama geldiği kestirilebiliyordu.
Başbakanın "İlk hedefiniz Taksimdir ileri!" buyruğuyla akşam saatlerinde saldırı başladı. Gezidekiler olarak "suç aletlerimizi" kuşanmıştık! Maskeler takıldı, baretler giyildi, eldivenler takıldı. Ama gazdan çok, Vali'nin "şifresini" yanlış çözen ve çocuklarıyla oraya gelen insanlar için endişe ediliyordu. Çünkü 19 gündür parkta yaşayanlar "işi" öğrenmiş, sakin ilerlerken yardımlaşmayı bile ihmal etmiyorlar, ama diğerlerinin telaşı tehlikeli oluyordu.
Polis parkı boşaltmakla yetinmedi. Bölgede olup biteni yakından izleyebilmek için sığındığımız Divan Otel'de, astım krizine benzer solunum zorluğu çekenler, anne babalarını kaybetmiş çocukları görünce kendi dertlerini unutuyordu. Polis, tazyikli su ve gazla kapıya dayandığında kadınlar ve çocuklar alt kata yönlendirildiler. Otelin önü ve lobisinden polise slogan dışında atılan tek bir madde yoktu. Buna rağmen kasıtla içeri atılan gaz bombaları, artık dışarı çıkmayı zorunlu kılıyordu...
Dışarıda parkı terk etseler de direnişe daha da sıkı sarılan gençlerin meydan okuyan "dansı" sürüyor. Barikatlar, yardım istasyonları, revirler yeniden kurularak mücadeleye devam ediliyor.
Direnişin Taksimle sınırlı olmadığını ispatlarcasına on binlerce insan gece yarısından sonra yürüyüşe geçerek köprüye yöneldi. Devlet çaresizlik içinde "3-5 Çapulcu" için Jandarmadan destek almaya başladı! Şimdi polis-jandarma el ele halka bomba yağdırıyor. Çarşının meşhur sloganı "...kaskını çıkar, copunu bırak, delikanlı kim bakalım!" sloganını da tersten anlamış olacaklar ki insanların maskelerine ve baretlerine el koyarak "delikanlılığa" böyle devam ediyorlar!
Sabaha karşı 04.00 de bu yazı yazılırken, köpru yolunda, Akaretler'de, Mecidiyeköy'de, Taksim etrafında ve daha birçok mahallede polis ve jandarmaya karşı halkın direnişi sürüyordu. Gerçekten her yer Taksim’dir artık ve tek bir slogan yankılanıyor İstanbul sokaklarında:
"FAŞİZME KARŞI OMUZ OMUZA"
Direnişin 20. (Pazar) günü gençler sınava girecek. AKP Kazlıçeşme'de belediyenin toplu taşıma araçlarına "bindirilmiş kıtalarıyla" miting yapacak, Ankara'da ise polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük toprağa verilecek.
Aşağıdaki dizeler bir gece önce, kayıpların anısına Taksim Meydanında yakılan mumların ışığında kaleme alındı. Bu buruk babalar gününde acıları azaltması umuduyla aileleri ve Airkule okurlarıyla paylaşıyorum...
Şiire, tweete, neye benzerse benzesin
taşan sözünü kıpır kıpır yüreğinden
sıralayamadan geçen haziran ayı, ölüdür.
Dosta, ağaca, böceğe çocuklara mısra dökemeden,
bir türkü söyleyemeden, halaya duramadan geçen,
onca şairin demesi kiraz mevsimi, ölüdür.
Can eriğin papazı, muştularken yeni dünyayı
ağaçların gölgesi pazara düşerse, serçeler ağlar.
Çocuklar ulaşamazsa dallara ilk yaz, ölüdür.
Sabırla beklenen yağmur incitmez toprağı
Arının yuvası değil bu, tene değen sıcak kovan
Bir temiz soluk için Geziye çıkan oğul, şimdi ......
Özetle 15-16 Haziran Büyük İşçi Hareketinin 43. yıldönümünde, direniş sürüyor...