İYİ DÜŞÜNÜLDÜ MÜ?
Yapılacak yeni havalimanı için kesilecek ağaç sayıları hakkında farklı rakamlar verilmeye devam ediliyor. Özellikle belirtilen 2.5 milyon ifadesi ürkütücü olduğu kadar ağaç ve yeşile verilen önemin ne kadar azaldığının da bir göstergesidir.
Meslek yaşamımda hiçbir zaman üzerime vazife olmayan bir şey hakkında yorum yapmak istememişimdir. Ancak akademik uğraşı alanımın ve metodolojisinin “etik” olması sebebiyle etik dışılıklara karşı birkaç şey yazmak duyarlılığından da ödün vermediğimi biliyorum.
Yeni havalimanının yapılması için geriye sayım devam ededursun, haber kanallarından gelecekte ortaya çıkabilecek çevresel yan etkilerin de verilmesi ilginç bir tezat oluşturuyor. Madem bunlar biliniyordu, neden plan-proje ve ihale aşamalarında hiç kimse bir şey söylemedi?
Daha büyük bir havalimanına ihtiyaç var, çünkü şirketler o kadar fazla uçak alımı yapıyorlar ve seferler düzenliyorlar ki, yer ve mekan sorunu kaçınılmaz bir hal almaya başladı. Fransa ile İngiltere arasındaki Manş tüneli ve içinden geçen hızlı tren hattı aklıma geliyor. Acaba birbirine yakın ülkeler buna benzer seyahat sistemlerini geliştiremezler mi?
Daha çok, daha fazla, daha büyük, daha, daha… Bu yüzyılın sıkıntısı “dahasını” istemekle ortaya çıkacak, emin olunuz.
Yeşil dokuyu korumak asla bir fanatiklik gibi algılanmamalı. Bugünün beton şehir kültürü içinde yeşili anımsamak zorunda kalmaya başlamak üzücüdür. Bir gökdelen inşaatında tuhaf bir şeye rastladım. Giriş kısmının çatısında oluşturulan terasa palmiye dikmişlerdi. Evet, inanılır gibi değil ama gerçek! İşte, artık bugünün şehir mimarisi böylesi bir yeşil zevkini öne çıkarıyor. Oysa etik olan, bitkilerin kendi doğal ortamlarında ve normal flora içinde yetişmesi değil midir?
Yeni havalimanı için de ne yazık ki aynı talihsiz süreç yaşanacak. Milyonlarca ağaç kesilecek ya da zorunlu göçe (!) tabi tutularak başka yerlere taşınacak. Hiç böylesine mantıksız bir masraf ve har vurup harman savurma mantığı olabilir mi? Dünyadaki örneklerine baktığınızda eskisini rehabilite etme mantığı hakim iken, yeni bir yer bul ve orada yenisini yap uygulamasının nasıl bir kazanımı olacaktır. Umudum bu projenin de yapılmasından vazgeçilmesidir elbette, ama mümkün müdür bilemiyorum? Kim bilir belki, son anda sağduyu haklı çıkar?
ÇED raporunun tespitlerini ve sonuçlarını kağıt üstünde inceleyenlerin, bunların uygulamaya dönük ve yıllar içindeki olumsuz etkilerini hesaba katmadıklarını düşünüyorum. Davetli olduğum bir konuşma için gittiğim, ancak sel yüzünden her seferinde sular altında kaldığı için Adana’ya kadar uçtuğumuz ve oradan karayolu ile geçtiğimiz Hatay örneği aklıma geliverdi. Sanırım ki, bir işletme yapıldıktan sonra hataları ortaya çıkmaya başlayınca yapılacak da fazla bir şey olmuyor.
Geleceğe miras bırakılacak eserler sadece beton yapılar mı olmalı? Eski arkeolojik kalıntıların her ne kadar bir değeri olsa da, o yüzyıllardan bugüne kadar geçen süreçte doğanın tahrip edilmesinin sürdüğünü ve bugünlere çoraklık miras bırakıldığını görüyoruz. Ağaçları kesmek ama yerine yenilerini dikmek, kestiklerinizin yaşlarının büyüklüğü yanında diktiklerinizin boyumuz kadar bile olmadığını anlamak aklımda etik ikilemler çağrıştırıyor. Bir büyüğüm söylemişti, aynı insan gibi bir ağaç da kolay yetişmiyor…
Yeni havalimanı için iç açıcı olmayan çevresel durum tespitleri medya üzerinden yayınlandıkça, “peki neden” sorusunu sanırım ki çoğu kişi kendisine sormak zorunda kalacaktır.
Farklı pencerelerden baktığımızda karşımıza çıkan şeylerin mantığını anlamak kolaylaşıyor. Yeşil ve maviyi bir arada bağdaştırmış günler dileğiyle, saygılarımı sunuyorum.
Doç. Dr. Çağatay ÜSTÜN