NE HARİKA BİR ÜLKE
Yaşananları ilahi güçlere bağlayanların rahatsız olmaması belki mümkün, ama sorgulayacak aklı olup da uykuları kaçmayan sanırım azdır. Otuz ikinci yılında 12 Eylül'ü aratmayan karanlıklar yaşıyoruz. O zaman askerlerin verdiği emirleri şimdi aynı içeriklerle "siviller" veriyor. İnsan haklarıyla birlikte, değeri de, darbe günlerindeki gibi yerlerde sürünüyor. Böyle bir ortamda her türlü "kaza" "olağandır!"
Önlem almak, araştırmak gereksiz; insan yaşamı, hakları ve özgürlüğü değersizdir. "Kazayla" 34 çocuk bombalanır, "kazayla" 25 asker paramparça olur, koyun sevkiyatı gibi istiflenen insanlar sulara gömülür! "What a wonderful world!" şarkısını söylerken Louis Amstrong'un yüzündeki acı gülümsemeyi anımsatıyor herşey. Şarkının sözlerinin tercümesi değil, Amstrong'un yüzü ve kara gözleri ironiyi açık eder: "Ve düşünüyorum kendi kendime ne harika bir dünya diye!"
Ne harika bir ülkede yaşıyoruz!
Evlat acısının, ölümün karşısında herşey anlamını yitirirken, uğranılan haksızlıklar da büyük felaketlerin gölgesinde "olağan" sayılıp sıradanlaşıyor. Oysa el bombası, çoğu insanımıza yine insan eliyle yaşatılan felaketlerden daha ölümcül değil.
Bir günde bütün yaşamı alt üst olan 305 insan 100 günü aşkın bir süredir yaşama tutunmaya ve seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu haksızlığı onlara reva görenlerin ise yüreklerinde insana dair bir kıpırtı yok. Bu hafta bu ekibin bir "icraatı" daha oldu…
Bahadır Altan’ın yazısı için TIKLAYINIZ…