Anadolu Yıldızları
Rüyada uçmak, yaşamdaki zorlukları aşmak isteğidir. Ve bilinçaltımızın, sıkıntılardan kurtuluşu koşarak ya da yürüyerek kaçmaya değil, uçarak aşmaya yüklemesi hiç de raslantı değildir.
Aşkın en güzel tanımı da “ayakları yerden kesilmek” değil midir?
Öyleyse havacılık, hiç bitmeyen, bıkılmayan, vazgeçilemeyen tek büyük aşk biçimidir, diyebilir miyiz?
Bu yazıyı okuduktan sonra siz karar vereceksiniz...
Geçen ocak ayında, 83 yaşındaki bir “uçmak beyi”, Tanaydın Barkan’ın, akciğerinin dörtte birini ameliyat masasında bıraktıktan sonra yaşadığı semtin okul çocuklarına maket uçak yapmayı ve pilotların kullandığı bilgisayar programlarıyla uçmayı öğreterek yaşama yeniden doğuşunu yazmıştım, bu sütunda. Şöyle bir mektup aldım karşılığında:
“Sayın Mine hanım,
Bizlere Tanaydın Barkan hocamızı tanıma imkânı veren iki yazınızı heyecan ile okudum, inanın çok etkilendim. Benim adım Celal Cingöz. AYJET Anadolu Yıldızları Uçuş Okulu’nda Genel Müdür olarak görev yapmaktayım. Kaptan Pilotum, Türk Hava Kuvvetleri’nde uzun yıllar harp pilotu olarak görev yaptım. On yıl süreyle de değişik hava yollarında çalıştım. Üç yıl önce aynı idealleri paylaştığımız 15 arkadaşımla birlikte, sivil havacılık sektöründe görev alacak gençler yetiştirmek, yıllarca biriktirmiş olduğumuz bilgi ve becerileri onlara aktarmak amacıyla şu anda Türkiye’nin en büyük uçuş okulu olan AYJET Anadolu Yıldızları Uçuş Okulu’nu kurduk.
Bir misyon üstlendik ve alanımızda en iyisi olmaya karar verdik. Tanaydın Hoca’mızın öyküsünü okuyunca, yalnız olmadığımızı anladık. Kendisi ile tanışıp bizlere vereceği enerjinin yolumuzda ilerlerken gücümüze güç katacağına inanıyorum. Uçaklarımız planör gibi, eğer kabul ederse kendisini ve en iyi iki öğrencisini değil, tüm öğrencilerini uçurmak isteriz. Tanaydın Hoca’yı tanımak ve elini sıkmaktan başka hiçbir karşılık beklemiyoruz, bu onuru bize yaşatsın yeter. Sizi unuttuğumuzu zannetmeyin, Sizi de okulumuza davet ediyoruz, kabul ederseniz, bizleri onurlandırırsınız...”
***
Önce Tanaydın Barkan, “havacılık aşkı”nın duayeni olarak ağırlandı, Anadolu Yıldızları’nca. Gözlerinde çocuksu bir pırıltı, ayakları yerden kesilmişti, AYJET’in Şirinevler’deki modern havacılık okulunu anlata anlata bitiremedi.
Sonra sıra geldi, çocukları uçurmaya...
Güneşli bir sabah, THK’nin Kadıköy Şubesi’nin 8 öğrencisi, Tanaydın Barkan ve ailesi, bir de bendeniz, Hezarfen Havaalanı’nın yolunu tuttuk.
Türkiye’nin uluslararası tescilli ilk ve tek özel havaalanı Hezarfen’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Berksan, bir havacılık âşığı... Hava akrobasiden, model araba ve motosiklet etkinliklerine, idealist bir yaklaşımla kullandırdığı alanda, iki pilot okulu var. Anadolu Yıldızları da burada, Ömer Faruk Berksan’ın koruyucu ev sahipliğinde uçuyorlar.
AYJET’in patronu yok. Okulun kurucusu on beş “Çılgın Türk”, birikimlerini ortaya koymuş, yetmeyince borçlanmış, “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz” deyip sıvamışlar kolları. Böyle bir girişimin “patronsuz” olmayacağını bilenler, havacıları normal insan sayıp, “yürümez” diye dudak bükmüşler. Ama on beş Çılgın Türk’ün nasıl bir disiplin içinde, birlik ve bütünlük duygusuyla yetiştiklerini hesap etmemişler.
Havacılık için gereken yüksek irade, aynı idealde çatlaksız bir dayanışmayla birleşince, AYJET üç yılda Türkiye’nin en gözde pilot okulu olmuş.
Hayatımın en güzel anlarını, o gün Hezarfen’de geçirdim, bugüne kadar gördüğüm en zeki, en kültürlü, en kibar insanları tanıdım. Uçmak zindelik ve bilgelik mi veriyor nedir, saçları bulutlarda ağarmış, ama hepsi zımba gibi eğitmen pilotların gözlerinde yıldızlar, sözlerinde derinlik, mangal gibi yüreklerinde “aşk” vardı: Gelecek kuşaklara göklerde bir istikbal hazırlamak sevdası...
AYJET’in Katana serisinden sekiz tek motorlu, 1 çift motorlu DA42 uçağında kızlı erkekli sekiz öğrenciyi ve Tanaydın Hoca’yı tek tek, her birine “pilotluk” tattırarak uçurdular o gün.
Ayrılırken, öğrenciler mi daha mutluydu, öğretmenler mi, bilemeyeceğim, çünkü hepsinin yüzünde aynı mavilik şavkıyordu. Gözlerim kamaştı.
Mine G. Kırıkkanat-Vatan