Hava-İş Sendikası 27. Olağan Genel Kurulunu yapıyor. 8 Aralık tarihine bir hafta kaldı. Seçime katılacak adaylar kamuoyuna bir açıklama yaparlar mı bilemeyiz ama gizli pazarlıkların ve kapalı kapıların ardındaki delege oyunlarının tüm hızı ile devam ettiğini tahmin edebiliriz. Ayçin ve arkadaşları yılların verdiği deneyim ve iktidar gücü ile bu savaştan da galip çıkma hesapları yaparken, sendika sevdalısı işveren uşakları delege sayısına bakıp ellerini ovuşturuyorlar. Kuşkusuz bununla da yetinmeyip gerek ulufe dağıtarak, gerekse tehdit ederek işi sağlama bağlamaya çalışıyorlar.
Ne yazık ki, durum; emeğinin karşılığını almak ve hakkını aramak için düzgün bir sendikal örgütlenme çabasında olan gerçek işçilerin sınıf mücadelesi yerine kirli oyunlarla sendikayı ele geçirme savaşına dönüşmüş.
Oy verme anına kadar ne tür dolap dönerse dönsün, yıllardır sonuca damgasını vuran işçi iradesinin, bu kez de tekrarlanacağından kimsenin kuşkusu olmasın. İşverenin kontrolünde olmayan özgür bir sendikanın oluşacağının teminatı işverenin bizzat kendisidir.
Çalışanların; siyasi duruşları, ideolojik yapıları, sendikal oyunlar yüzünden yapıya olan güvenleri ne durumda olursa olsun sonuçta bu işin bir işçi-işveren ve emek-sermaye çatışması olduğu gerçeğinin ayırdında olmaları nedeniyle sonuç, işveren ve tetikçileri açısından hüsran olacaktır.
Burada en büyük sorumluluk Teknik delegelerine düşüyor. Kararlı ve cesur tavırları ile yıllardan beri bu mücadelenin lokomotifi olmuş gerçek emek temsilcileri her türlü tehdit ve hileye karşı listelerini oluşturup seçimi kazanmışlardır. Şimdi onlara düşen görev, geleceklerini teslim edecekleri en iyi örgütlenme modelini desteklemek ve bunun için sadece ve sadece sendikacılık yapmak isteyen genç, yıpranmamış ve toplumun desteğini arkasına alabilecek bir yapı ile birlikte hareket etmektir.
Anadolu’dan gelecek gerçek havayolu çalışanı delegelerin de aynı sorumlulukla işveren yanlılarının önünü tamamen kapatarak örgütteki değişime katkıda bulunmaları gerekmektedir. İşin en karmaşık yanı işveren listelerinden delege seçildiği söylenen üye işçilerin tavrını hesaplamak gibi görünse de, benim böyle bir kuşkum yok. Zira, kendilerine ne söylenirse söylensin, ne rüşvet teklif edilirse edilsin, değil mi ki, bir havayolu şirketinde çalışacak kadar eğitimli ve sorumluluk sahibi kişilerdir, kendi geleceklerine kendilerinin karar verebileceğinin bilincinde onurlu insanlar olarak seçim sandığı başında vicdanları ve akılları ile başbaşa kalacaklardır.
Başta özellikle Uçuş İşletme delegeleri olmak üzere tüm delegeler mutlaka ve mutlaka genel kurula katılmalı ve oylarını kullanmalıdırlar. Seçime katılacak grupların ve onların temsilcilerinin bu saatten sonra yakınmalarının ve kendilerini paralamalarının bir anlamı kalmamıştır. Herkes herşeyi biliyor ve olanların farkında.
Bu bakımdan; zaman, delegenin ve onların temsil ettiği işçilerin geleceğini belirleme zamanıdır. En militan tavırlılardan, en teslim olmuş biatçılara kadar herkesin silkelenip aklını başına alması ve doğru seçim yapması kendilerinin olduğu kadar, tüm işçi sınıfının ve hatta ülkenin çıkarınadır. Biraz kafalarını kaldırıp başları sıkıştığında “biz bir aile şirketi gibiyiz, başarıyı birlikte yakaladık” türü gaz vermeyi yöneticilik sayanların en küçük bir hata ya da hak arayışta nasıl çirkinleştiklerini görenlerin bu tuzağa düşmeyeceklerine inancım sonsuzdur.
Sonuç olarak; mevcut sendikal yapıyı çürümüşlükten kurtarıp dürüst ve gerçekçi bir dinamizme kavuştururken, işverene bir daha bu işe burnunu sokamayacak kadar acı bir ders vermek her emekçinin boynunun borcudur.