Koşullar ne olursa olsun, askeri darbelerle bir şeyler değiştirileceğine inanmanın hiçbir akla sığmadığı bir dünyada yaşarken, bu kalkışmanın sadece kişisel ikbal peşinde koşanların çeteleşmiş bir illegal örgütten başka bir şey olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Üstelik bu örgüt, Türkiye Cumhuriyeti üzerinde kötü emelleri olan emperyalistlerin köpekliğini yapıyorsa, işin vehameti daha da büyük oluyor.
Milletimizin ödediği vergilerle en uygar ve bilimsel koşullarda eğitilen gencecik askerlerimizin düştüğü durum yüreklerimizi parçaladı. Bunlar; tarih okudular, fen okudular, bir hatta iki yabancı dil öğrendiler. Dünya’nın çeşitli ülkelerinde eğitim alıp doktora yaptılar. Ve sonuç olarak ülkemizin en yetişmiş kadroları arasında yer aldılar. Ama maalesef kendilerine örnek olarak, yaktığı ışık ile tüm dünyayı aydınlatan ve asrın en büyüğü ilan ve kabul edilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk yerine cahil ve iğdiş bir imamı seçtiler.
Yazıklar olsun! Ve bu ülkenin size verdiği emek haram olsun. Bugüne kadar yaşanan darbelerin, ülkeyi nasıl uçuruma yuvarladığını ve ona itibar kaybettirdiğini hiç okumadınız mı? Bu kalkışmayı “ülke çıkarları için” yaptığınız yalanı, sizi ancak mensubu olduğunuz Laik Cumhuriyet karşıtı dinci faşist çetenin sıkışması sonucu kendinizi kurtarma eylemi içinde olduğunuz gerçeğine götürür.
Zaten, bu ülkenin başına gelen her darbe belasından sonra kaybedenin; demokrasi, hak ve özgürlüklerle çağdaş yaşamın olduğu, kazananın da; irtica ve bağnazlıkla beslenen emperyalist uşaklığı olduğu gerçeğini hatırlarsak sizin amacınızla da örtüştüğünü görürüz.
Bu, kendi insanının canına kıyan canice isyan, demokrasi ve halkın özgür iradesi söylemleri ile güçlendirilmiş “direniş” ile atlatıldı. Halk direnişinin ne denli haklı ve gerekli olduğunun anlaşılmış olması ve de bundan sonra olmasını hiç arzulamadığımız faşist dayatmalarda halkın bu hakkını kullanabilmesinin önemi bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Kuşkusuz bu suçu işleyenler adalet önünde hesap verecektir. Ama, bu duruma bilerek ya da bilmeden göz yuman veya kişisel hesaplarla alet olanlar da bu hesabı vermelidir. Yıllarca Askeri Şuralarda koydukları ‘şerh’lerle Fetöcü Terör Örgütünün TSK içinde yuvalanmasına olanak sağlayan, “alnı secdeye değen insanlar” diye Devlet’in tüm kurumlarına yayılmalarına göz yuman, çete başının “kılcal damar” politikalarını bildikleri halde yıllarca onları kucaklarında besleyip semirten, kurdukları kumpaslarla başta TSK olmak üzere Devletin tüm birimlerini işgal ettiren, bu süreçte binlerce iyi yetişmiş sivil asker vatanseverin hapislerde çürümesine neden olan ve yaptıkları sayısız hatalarla ülkenin böylesine çürümesine neden olanların da yargı önünde hesap vermeleri gerekmektedir. Zira bu mesele, “kandırıldık” ya da “meğerse ahmakmışız” gibi laflarla geçiştirilecek bir mesele değildir.
Bu ülke insanı, başına gelen beladan sonra; Atatürk ve onun yerleştirmek istediği çağdaş değerlerin önemini bir kere daha iyi anladı. Laik ve Demokratik Cumhuriyet rejiminden başka her yönetim şeklinin emperyalistlerin emrine kolayca girebilecek çabuk kandırılan insan yaratmak için uygun ortam hazırladığını gördü. Sözde demokrasi savaşı verirken; “şeriat” ve “idam” isteyen insanların ancak bu iklimde yetişip yaşayabileceği gerçeği yüzümüze şamar gibi indi.
Gerçek demokrat ve özgür insanlar, 21'inci yüzyılda sokaklarında ne asker ve tank, ne de ellerinde palalar kafa kesen insanlar görmek ister. Dileğimiz; çağdaş, demokratik ve herkesin, diğerlerin tüm tercihlerine saygı duyan, yaşam şekline karışmayan, kendi arzu ve inanışlarını başkalarına dayatmayan, fikir ve ifade özgürlüğünün Devlet tarafından garanti altına alınmış bir ülkede yaşamaktır.